dünya neden dönmek zorunda ki?

29 Kasım 2010 | | 0 fikir

tamam, bazı şeylerin olması gereken bir yolu vardır, bir düzeni.. ama insan bu düzenden kaçmak istemiyor mu? ille her şey olması gerektiği gibi mi olmalı? ya da bizim istediğimiz gibi olamaz mı mesela? böyle bir seçeneğimiz olmamalı mı?

dünya dönmek zorunda.. peki biz buna engel olursak nolacak? ille dönecek diyen birileri çıkacak mı? onlara da karşı çıksak? biz farklıyız desek, biz yapacağız desek?

gerçekten yapabilir miyiz acaba? yapabilirdik, buna inanıyorduk.. inandıktan sonra yapıyor insan değil mi? bir insan inanıyor da ikinci? iki kişiysen o iki halin de inanmak zorunda sanki değil mi?

bunu mu yapamadık? aynı anda mı inanmadık? zaman kayması mı, faz farkı mı bunlara neden olan şey? biz yapacağız nerde? bu son soru banaydı öncelikle, kendime değildi ama..

insanın kendini sorgulaması ne kadar zor değil mi? keşke hatalarımı daha kolay fark edebilseydim. daha düzgün, daha da doğru biri olurdum belki o zaman senin için.

biliyorum, değişmem lazım. ama değişiyorum yavaş yavaş..

keşke en başa dönebilseydik. o zaman daha mı güçlü olurduk birbirimiz için? şimdi olamıyor muyuz? sorunumuz bu mu? ama ben hayatımı koydum önüne, bütün gücümle. önümüze çıkanları kenara çekmek için bütün gücümü kullandım.

acaba hatam bu muydu? hani kenara çektim ya.. belki kenara değil de arkada bırakabilmekti önemli olan.. ama hiç geçmişimizden sorun yaşadık mı?

oyun değil bu, ama biz de oyun oynamadık ki. hangisi doğru geldiyse onu yapmaya çalıştık. bocaladıkça battık, daha çok uğraştık çıkmak için. çok hızlı verdik kararları bu sefer. kendimiz, kendim yetişemedim bu sefer bu kararlara.

bekle biraz dedin. beklemeliyim dedim. kendimi hazırladım buna. kolay mı sensizlikte beklemek? inan çok zor, daha önce, gecem daha yeni aydınlanırken çok bekledim seni sensizlikte.

buna hazırlamam gerekti kendimi. yoksa bekleyemezdim, dağılır giderdim. sonuna kadar karanlık gecede beklerdim, senin gibi olmayan bir gecede.

hazırladım kendimi. gözlerim karanlığa alıştı.

o ışık geldiğinde o kadar mutlu olmuştum ki. gecede beklememe, sensizde beklememe gerek kalmamıştı. sevindim. çok sevindim. gözlerim daha aydınlığa hemen alışamamış olacak ki bu sevinç sadece benimmiş, bunu öğrendim.

bunu öğrenmek zor geldi bana. çünkü düzelmiştim ben. sendeydim artık. bıraktım kalbimi sana tamamen. benimkinin yerinde sen vardın artık. sadece ve tamamen sen.

peki niye bu sefer düzelmedi tamamen? bu noktada düzelmesi gerekmiyor muydu? her şey düzelmesi gerektiğini söylüyordu, düzelecek diye gösteriyordu her gösterge. niye böyle oldu peki?

gözlerim çok kamaşınca karanlık geceden tamamen çıktım, belki tenindeki o güneşin yansımasını gördüm dedim. o değilmiş, zayıf bir ışık gelmiş meğer. sorunlar çözülmemiş çünkü. kamaşmaktan görememişim bunları.

bu çok normal tabi. kendimi biraz fazla ön planda tutmuş olabilirim o esnada. bu yüzden bu kadar dengesizleşmiş olabilirim. seni düzelmeye zorlayamam ki, düzelmen için yardımcı olmak istedim.

yardım için uğraştım. kürek çektim. ilerledim. sonra bilmiyorum neden, işler bozuştu yine. şu an ilerlemiş miyim, ilerlememiş miyim bilemiyorum, kestiremiyorum. belki geri bile gitmiş olabilirim.

galiba yerimde saydım. şimdi düşündüm de. çünkü hala aynı noktada değil miydik? bir ara gelmeli, bazı şeyleri düzeltmeliydi. yine. çünkü ilki olmamış, ilkinde düzeltememiş gerektiği gibi. bunu da göremedim işte, en büyük hatam buydu benim. düzeldi zannetmiştim.

eğer görebilseydim belki çok çok daha güzel olabilirdi.

olmadı, yine bir ara geldi. yine hazırlamam gerekti buna. bu sefer daha sert geldi. çünkü daha sevmişim bu sefer. çok derinlerden sevmişim.

kabimi bırakmıştım ya, boş kalan yerlere seni koymuştum hani. öyle yerlere yerlemişsin ki, bilmediğim yerlerde hissettim bunu.

döndü yine dünya. bir ara geldi, vurdu. hazırladım ama olmadı, hazırlanamamışım bu sefer.

bu daha da kötü geldi, çünkü en dengesiz anımda, nolduğunu anlamadığım bir anda yine geldin yanıma.. o an seni gördüm ya, sabah. çok güzeldi. gerçekten gördüm seni orda ya. hiç bekler miydim seni?

ama yalpaladım. senin güzelliğinde yalpaladım. nedenini bilmiyorum. şu an düşündükçe bile açıklayamıyorum.

düştüm.

derin mi burası? çok mu derin ya da?

acaba bu sefer alelacele çıkıp kaçmaktansa, acaba bu sefer, gözlerimin alışmasını bekledikten sonra bakmalı mıyım etrafıma? belki o zaman yolumu görünce yanına daha iyi gelirim?

belki sen de görebilirsin bu sefer. hani içimdeki sen var ya.

düştüm ben. yardım etmeni istersem seni de düşürmekten korkuyorum. çünkü çok ağırım şu an, dengesizim. elimden tutman yukarı çekmeye yaramayabilir.

kalbimi tutabilir misin?

düştüm.

dünya dönmüş.

hani her şeyin sahip olması gereken düzen var ya. o düzeni yönlendiremez miyiz?

farklıyız. çok farklıyız, belki bu düzenlenmemiz yerine düzenlememizi sağlar?

özledim..
çok düşmüşüm, derinlerdeyim galiba.

seviyorum.

orda bir adam var
brakulla