o da ne

23 Ağustos 2009 | | 0 fikir

Tam olarak şu an saat 06:02 ama zannetmeyin ki erken kalktım. Daha çok geç yatmak bu. Sağolsun mübarek Ramazan ayına, insanlar oruç tutuyor haliyle, eğer müslümansa. Biz de müslümanız bir yerde, her ne kadar aileden kalma alışkanlık da olsa. Oruç tutmak da zordur ya, o yüzden tutan insanlar gözümde büyüktür, kocamandır. Bu düşünce bende, eğer tutarsam, ben de güçlüyüm, hissi yaratıyor haliyle.

Bir de oruç bu sene yaza denk geldi diye birçok insan sıkıntı çekiyor. Örneğin annem... Kendisi normalde 30da 30 yapan bir insandır ki bu sefer de aynı istikrarı sürdürüyor. Ancak; ilk gün, cuma günü, oldukça sıkıntı çekti oruç uzun sürüyor diye. İftara yakın başı ağrıdı, midesi bulandı, hiçbir şey yememiş de olsa, boş midesini boşalttı, vb. Hafta sonu olunca da rahatladı. Hem erken kalkmasına gerek kalmadı, hem de işe gitmediği için yorulmadı. Alıştı oruca böyle devam eder büyük ihtimal.

Hani dedim ya, oruç tutarsam ben de büyüğüm, güçlüyüm, diye, o yüzden tutmaya karar verdim ben de. Bu uzun ve sıcak günlerde nasıl mı tutuyorum? Şöyle ki; uyuyorum. Saolsun okulumuz, salak birkaç okul gibi bayramdan önce açılmıyor, bayramdan sonrasını bekliyor. Bu sayede benim bu Ramazan ayı boyunca yapacak ne işim var ne de uğraşım. O yüzden oruç tutulması gerek saatte uyuyor, geri kalan zamanda yaşıyorum.

Şu an güneş doğmak üzere. Etraf oldukça aydınlık; fakat, henüz ilk güneş ışınları evimize girmedi (evin doğuya bakan bir odasındayım şu an). Bu da ilginç yaşantıma bir kanıt diye düşündüm. Daha yatmadım, ayaktayım. Akşam 5te uyandım, yaklaşık 3 saat oruç tutmuş oldum yani. Şimdi de uykum geldi sayılır azıcık, birazdan yatarım, yine 5te uyanırım. Tabi şu an da orucum ama daha yeni - sahurda - yemek yediğim için şu anki orucumun da pek anlamı yok.

Bir kuş sürüsü geçti az önce pencerenin önünden=/

Peki bütün geceyi, tek başıma nasıl mı geçiriyorum? Saolsun günümüzün teknolojisi birçok olanak sağlıyor bana. En tahmin edilebilir örneği bilgisayar, ikincisi de kitap. Kitap pek de günümüz teknolojisi sonucu değil ama olsun, ulaşımında filan çok etkisi var. Bu ikisi çok yardımcı oluyor vakit geçirmeme. Amma ve lakin, şu an okuduğum kitap birazcık psikopatlaık örneği taşıyor sanırım. Zar Adam. Oldukça bilinen bir kitap. Bu sebepten ben de okumak istedim. Ne yazık ki adamın anlattıkları, benim psikolojimi birazcık kötü yönde etkiliyor, beni de onları yapmaya sürüklüyor. Durum böyle olunca, kitaptaki sonuçlardan farklı sonuçlar elde etmem pek muhtemel değil ve inanın hiç güzel sonuçlar değil bunlar. Umarım kendimi kaybetmem.

Arada bir, kitap okumaktan sıkılmamak için başka şeylerle uğraşıyorum. Örneğin bilgisayarda oyun oynuyorum, nette geziyorum, bunu yazıyorum filan. O yüzden şu anki yazı var. Kaos teorisiyle düşünün bakayım. Ben eğer bu kitabı okumasaydım, şu an belki de bunu yazıyor olmayacaktım. Belki ilerleyen zamanlarda bu yazıyı okuyan birisinin hayatı değişecek. Belki çok etkilenecek - hiç sanmıyorum -, belki de sırf biraz daha zaman harçadığı için bilgisayar başında, bir yere geç kalacak, belki böylece ölümden dönecek ya da ölecek. Ölürse zaten daha bir sürü kişinin hayatı daha değişecek, ölmezse belki o da başka birilerinin hayatının değişmesine neden olacak. Belki sırf ben bu kitabı okudum diye birkaç yıl sonra inanılmaz bir patlama yaşanacak ve insanlık dünya yüzünden silinecek. Belki de bu yazı sayesinde küresel ısınmaya çözüm bulunacak. Kim bilebilir. Peki ben nasıl akıl sağlığımı koruyorum bunları düşünerek? Şöyle ki, benim bunu yazmamı kitap sağladı, kitabı okumamı da onu arkadaşımın vermesi, yani arkadaşım, onun bu kitabı vermesini de başka bir şey sağladı. Bu böyle gider ve bu olay benim sorumluluğumdan çıkar ve ben kendimi suçlamam.

Tamam çok geveledim. Günaydın denilir herhalde bu saatte. Günaydın. Sağlıcaklarda kalın. Esenlikler hep sizinle essin.

orda biri mi varmış neymiş, brakulla

geçmiş ola

22 Ağustos 2009 | | 0 fikir

Her ne kadar bunu göremeyecek de olsan geçmiş olsun gazete kafalı sevgili insan =)

Önce kontörsüzlüğün getirdiği mahcubiyetin içine gömülerek mesaj atamadığımı belirteyim. Msn gibi sanal ve asosyal ortamlarda da seni göremeyince geçmiş olsun dileklerimi iletemedim sana. Burayı da kimse sallamadığı için bari burdan yazayım da öyle sap gibi dursun burda geyik niyetine dedim.

Hem zaten ben sana geçmiş olsun deyince bir şey değişmezdi. Hani gönlü nur ve iyilik dolu biri olsam neyse... Ama girişe bak, böyle giren insan zaten ne kadar iyilik dolu olabilir ki? O yüzden çok şey kaybetmedin teorik olarak. Pratik olarak en fazla
birazcık alınırsın, o da önemli değil zaten, bir şekilde alırım gönlünü.

Ama çabuk iyileşmen lazım tabi. Okula gideceğiz bir gidemedik yau. İyileş de gidelim, özledim bak ben okulu. Koca yaz bir gitmedik ki okula, millet İstanbul'dan filan geliyor. Bizim iki adım ötemizde... Kahıra gel.

Yukardaki kahır dolu kelimeleri yazarken aklıma da gelmedi değil, bu sene okulla fazla içli dışlı olacağız galiba. Adeta okula yeni başlayan yerden bitmelerin, g*tten bacakların hissettiği türden bir heyecanla, sevinçle gideceğiz önce, merakla dersleri dinleyeceğiz(!), okulu seviyorum ayaklarına yatacağız filan ama elbet ebemizin hakkından gelecek. Diyorum ki okuldan deli gibi sıkılıp, kaçma fırsatları yaratmaya başlmadan önce gidelim de güzel taraflarını daha çok görelim. Haksız mıyım? Haksızsam söyle. Bak kırılırım.

İşte insan sıkılınca böyle oluyor. Siz siz olun, sıkılmayın. Bir dost tavsiyesi. Pışpışlı kalın.

orda biri var lan, brakulla

Çağan Irmak Çilekli Pasta'yı bir daha çeksin diyenler?

14 Ağustos 2009 | | 0 fikir

Şimdi atv'de Çilekli Pasta diye bir film var, izliyorum bir yandan ama öyle "aman ne güzel filmmiş bu böyle" gibi hiçbir şey düşünmeden. Hatta "ne kadar salak film bu..."

Neyse ben böyle salak salak şeyler düşünürken bir oyuncu tanıdık geldi ama çıkaramadım, netten bakayım dedim filme. Bir de ne göreyim, Çağan Irmak filmiymiş. Şaşkınlıktan ağız açıklığıma sinek yuva bile yapardı. Benim bildiğim Çağan Irmak'ın filmleri güzeldir ya, "Ulak", "Babam ve Oğlum" filan...

Sonra tahminlerim üst seviyelere çıktı: "Eğer adam gibi yapılsaymış konusuyla filan muhteşem bir şey olurmuş". Herhalde para bulamadılar, deneyimsizdiler diye düşündüm. Çünkü ayrıntıda o kadar hoş şeyler vardı ki: duvarda Tarık Akan posterleri, o zamanların çok ünlü film afişleri filan, babasının mektubu... Replikler de genelde güzel bence, etkileyici. Sadece oyuncular konuşurken güzelim sözlerin içine bir güzel etmişler. Ya da Çağan arkadaşımız becerememiş.

Bir daha yapsa bu filmi güzel olmaz mı? Bence pek hoş olur. Birkaç beceriksiz oyuncu değişsin, kameramanlar filan değişsin - kamera çekimleri gerçekten rezalet - gibi bir iki değişiklik. Sonra mis olur bu film.

Tekrar yapsın tekrar =)

Mucuklar olsun e mi?

Not: Çağan Irmak adlı şahısı sevmiyorsanız, filmlerini beğenmiyorsanız ya da bu filmi böyle seviyoruz diyorsanız, bu dediklerimi dikkate almayın, tamamı kendi fikirlerimin eseridir.

orda bir adam var, brakulla

ne güzel kitaptır bu ya

13 Ağustos 2009 | | 0 fikir

Kitap dediğin okunur; ama her kitap okunmaz.

"Ne bu şimdi" diyor olabilirsiniz ama şöyle bir gerçek var ki, her kitabı aynı istekle okuyamıyoruz.

O kadar kitap okudum çıktığı ülkelerde en çok satan listelerini alt üst etmiş ama ben beğenmemişim. Aslında konusu filan güzel oluyor böyle kitapların, bazıları muhteşem bile olabiliyor. Ne yazık ki çoğu akıcı değil. Sadece anlatmış, laf olsun diye yazmış gibi geliyor bana.

Lakin bu Olasılıksız kitabımız, hiç de öyle değil. Okuyanlar biliyordur, çok hoş bir şey. Bazı yerlerinde felsefeye, biyolojiye, fiziğe, hatta psikolojiye bile derinlemesine iniyor fakat eğer benim gibi bu konular ilginizi çekiyorsa o kadar hoş oluyor ki.

Geçen gün okuduğum kitaptan sıkılmıştım ve o sırada kütüphaneme bakıyordum. Beyaz beyaz bana sırıtan bir kitap ilgimi çekti o an. Hemen elime alınca elimdekinin Olasılıksız olduğunu gördüm. Hemen kararımı vererek belki 4. kez tekrar okumaya başladım. O gece bitti kitap. 17 saat gibi bir sürede.

Diğer kitabı iki haftadır okuyorum, hala yarısına gelebilmiş değilim. Konusu da çok hoş aslında, duyuların bir birini çalıştırması üzerine yazılmış oldukça hoş bir kitap; lakin akıcı değil. Sadece anlatmış. Okuyamıyorum ki, tek seferde 50 sayfayı geçemedim hala.

Gerçi bu bir hastalık olabilir ya da sadece bana özel bir şey olabilir. Grange amcamız - herif bizden çok da yaşlı değil - vardır bildiniz mi? Pek de bir ünlüdür kendisi. Onun kitapları da mesela beni çekmiyor artık. Leyleklerin Uçuşunu okuyamamıştım. Canım çıkmıştı bitirmek için.

Ben de mi bir sorun var acaba? Varsa söyleyin, kaldırabilirim.

Hayatınız esenliklerle dolsun.

orda bir adam var, brakulla

ablam sağolsun

07 Ağustos 2009 | | 2 fikir

Bu yazın başlarına kadar, evdeki masaüstü kullanılamayacak kadar eski ve virüslü - 51 trojan, 500 kadar virüs - olduğu için evde kullanılan bilgisayar benim öss hediyesi olarak kazandığım dizüstü bilgisayarımdı. Sağolsun biricik ablacığım hem bu durumdan kurtulmak hem de iş namına - işe de götürebileceği - kullanabilmek için yazın başlarında kendine bir düzüstü bilgisayar aldı. Kendisi birazcık uçuk özelliklere sahip, 17 inch ekranı filan var. Oyun oynarkan nirvanaya çıkabilinecek bir bilgisayar.

Ben de hiç bu fırsatı kaçırır mıyım? Ablamdan çok bilgisayarı ben kullanıyorum tabi. Bir önceki yazıda da belli olduğu gibi ben bu yaz hayli sıkılıyorum. Dolayısıyla da bu bilgisayarlar benim önemli sığınaklarımdan. Aynen şu an olduğu gibi =) Şu an ablamın bilgisayarına oyun yükleniyor ve ben de burda bunu yazıyorum. Hatta şu an ablamın bilgisayarı önünde oturduğum masada ve benimki de kucağımda. Oyun da biraz uzun sürede yüklendiği için can sıkıntısından yazıyorum biraz da =)

Nıah, oyun yüklendi, hadi görüşmek üzere, hayatla barışık kalın

orda bir adam var, brakulla

sıkıldım löö

| | 2 fikir

Sene içinde derslerden bıkmaktan kaynaklı "artık yaz gelsin" değimi kullanımı ister istemez artmıştır her zaman. Gel gör ki, benim dilimde tüy bitti "artık okul başlasın" demekten.

Babamın işinden dolayı Ankara'dan ailece çıkma şansımız çok düşük. Bu yüzden aile ile tatile gitme sürem 10 günü geçemiyor. Bunun yanı sıra yazlıktır, yazlığı olan arkadaştır, nerdeeee.. Arkadaşlarla bir yere gidip pansiyon tutma, ev kiralama gibi hevesler her ne kadar üst düzeyde olsa da bir türlü gerekli ayarlamaları becerememekten dolayı onu da becerememişimdir.

Sonuç?

Ev.

Yazın her türlü kötü huyunun hissedildiği ve ne yazık ki iyi huylarının da hiç uğramadığı bir şehir olan Ankara'da yazı geçirmek işkence. Sıcak diye evden çıkmazsın, evdesin diye sıkılırsın çıkmak istersin, ama sıcaktır çıkamazsın... Kısır döngü kısaca.

Bir de bunların üstüne eğer Ankara'da olan zaten üç beş arkadaşın tarafından da dışlanıyorsan imkansız ki güzel vakit geçiresin.

Şimdi önümde iki seçenek var. Bisiklet sürmek - çocuk misali değil de Eskişehir'e filan gitmek - ve havuza gitmek - eğlenmek için değil tabi, tek başına nasıl eğlenilebilir. Tam olarak şu an kararımı veriyor ve ikisini birden yapacağıma dair kendime söz veriyorum. Pazartesiden başlayarak en az iki günde bir bisikletime atlayıp, okuldaki havuza gidip yüzeceğim. Başka türlü olmayacak bu iş. Böyle devam edersem yarın, sonraki gün filan birilerini öldüreceğim.

Pek bir dert yandım şu sıralar. Güzel şeyler yazmak istiyor insan ama şartlar müsait değil ne yapayım. Kader, kısmet, nasip, mukadderat...

Kendinize sağlıcakla bakın.

orda bir adam var, brakulla

deli oldum

06 Ağustos 2009 | | 0 fikir

Nedir kardeşim bizim erkek milleti olarak bu kızlardan çektiğimiz?

Şu sıralar kimi görsem en az bir kızla sorunu var. Neden? Bizde mi sorun? O zaman niye hep biz uğraşıyoruz düzelmesi için? Dünyalarca soru sıralayabilirim bunlar gibi. Deli oldum yau. Kendileri ister söyler sonra yapmaz senden korktum der suç sana kalır. Bu ne ya?

Neyse sinirlendim susayım, yoksa daha kötü şeyler de yazacağım. Aman diyeyim, siz siz olun kızlara bulaşmayın. Ben bundan sonra uğraşmamaya karar verdim zaten. İsterse kendi uğraşsın.

Sağlıcakla kalın

orda bir adam var => brakulla

amelie

05 Ağustos 2009 | | 4 fikir

Zamanında Eskici'de az içmedik, hala arada bir gideriz, severiz de. Oraya bir kez gitmiş olan beni anlar zaten, dekor çok hoş. Böyle film afişleri duvarlarda, artiz bakışlar filan..

Doğal olarak, bir zamanlar pek bir ünlü olan Amelie filminin de afişi var o duvarlarda. Üstelik iki yerde birden, karşılıklı birbirine biraz uzak iki duvarda. Cam kenarındaki masalara oturduğun vakit, yüzün ya odanın boşluğuna ya dışarıya ya da bu Amelie afişlerine bakar. Hatta ne yazık ki, eğer köşelere oturmuşsan o da sana bakar. Hani şu Amelie arkadaşımızın meşhur "sevimli" bakışı var ya, o bakar işte.

Eskici'nin de en güzel yerlerinden biri olduğu için gider köşeye otururduk biz de. Ne var ki, ne zaman o köşede fotoğraf çekilsek, bütün fotoğraflarımıza girmiştir o bakış. Biraz da abartmıştır ve benden daha çok buluşmuştur o fotoğraflarda. Bu yüzdendir ki ben bu kıza ve bu bakışa sinirdim uzun zamandır, büyük bir tiksinti duyarak izlemeyi reddetmiştim.
Onca zamandır verilen tavsiyelere uymamıştım. Bunun yanı sıra sonuçta bir zamanlar da olsa o kadar popüler olan bir şey itici geliyor doğal olarak.

Lakin bir süre önce kendimi gaza getirme çabalarımın ve gecenin bu saatinde uykumun hala gelmemesinin bir tohumu olarak gittim Amelie'yi izledim.

Yau ne kadar iyimser bir filmmiş, vallaha pek hoşuma gitti =) böyle içim bir hoş izledim. Ahım şahım bir film değil bana göre, ortalamanın biraz üstünde; ama pek iyimser olduğu için gönlümü fethetti.

İzlemeyenlere tavsiyedir, izleyin..

Sağlıcakla kalın, iyi geceler, görüşmek üzere

orda bir adam var =
> brakulla

aman tanrım

| | 0 fikir

Sırf milletten gördüm diye blog açmak olmaz, açmamın bari adam gibi bir nedeni olsun, dedim ve bahane olarak "yazmayı öğrenirim" seçeneğini işaretledim kafamda. Tabi bir de böyle bir sorun var, biraz anlaşılmaz yazıyorum - ve konuşuyorum - sanırım. E artık alışırsınız eğer okumayı hırsla sürdürmek isterseniz. Bence boşverin okumayın ki zaten şu an "gerçekten birileri okur mu acaba?" diye de düşünmüyor değilim. Bakarsın kimseye söylemem gizli kalır, bakarsın bir gün bunun sayesinde yazar olur çıkarım.. Yok bu ikincisi biraz abartı oldu. Neyse işte, yazmaya karar verdik yazıyoruz şimdilik, amaçsız hesapsız; ama korkmayın hep böyle olacak diye, tabi ki güzel yazılar olacakkk... Böyle abarttım ama başka yazı yazmadan bu da okunmayacağı için anlamsız oldu, neyse..

Hadi şimdilik görüşmek üzere, kendinize dikkat eyleyin. Tabi şimdilik tek başıma olduğum için kendi kendime dikkat eyliyorum.

brakulla