dünya neden dönmek zorunda ki?

29 Kasım 2010 | | 0 fikir

tamam, bazı şeylerin olması gereken bir yolu vardır, bir düzeni.. ama insan bu düzenden kaçmak istemiyor mu? ille her şey olması gerektiği gibi mi olmalı? ya da bizim istediğimiz gibi olamaz mı mesela? böyle bir seçeneğimiz olmamalı mı?

dünya dönmek zorunda.. peki biz buna engel olursak nolacak? ille dönecek diyen birileri çıkacak mı? onlara da karşı çıksak? biz farklıyız desek, biz yapacağız desek?

gerçekten yapabilir miyiz acaba? yapabilirdik, buna inanıyorduk.. inandıktan sonra yapıyor insan değil mi? bir insan inanıyor da ikinci? iki kişiysen o iki halin de inanmak zorunda sanki değil mi?

bunu mu yapamadık? aynı anda mı inanmadık? zaman kayması mı, faz farkı mı bunlara neden olan şey? biz yapacağız nerde? bu son soru banaydı öncelikle, kendime değildi ama..

insanın kendini sorgulaması ne kadar zor değil mi? keşke hatalarımı daha kolay fark edebilseydim. daha düzgün, daha da doğru biri olurdum belki o zaman senin için.

biliyorum, değişmem lazım. ama değişiyorum yavaş yavaş..

keşke en başa dönebilseydik. o zaman daha mı güçlü olurduk birbirimiz için? şimdi olamıyor muyuz? sorunumuz bu mu? ama ben hayatımı koydum önüne, bütün gücümle. önümüze çıkanları kenara çekmek için bütün gücümü kullandım.

acaba hatam bu muydu? hani kenara çektim ya.. belki kenara değil de arkada bırakabilmekti önemli olan.. ama hiç geçmişimizden sorun yaşadık mı?

oyun değil bu, ama biz de oyun oynamadık ki. hangisi doğru geldiyse onu yapmaya çalıştık. bocaladıkça battık, daha çok uğraştık çıkmak için. çok hızlı verdik kararları bu sefer. kendimiz, kendim yetişemedim bu sefer bu kararlara.

bekle biraz dedin. beklemeliyim dedim. kendimi hazırladım buna. kolay mı sensizlikte beklemek? inan çok zor, daha önce, gecem daha yeni aydınlanırken çok bekledim seni sensizlikte.

buna hazırlamam gerekti kendimi. yoksa bekleyemezdim, dağılır giderdim. sonuna kadar karanlık gecede beklerdim, senin gibi olmayan bir gecede.

hazırladım kendimi. gözlerim karanlığa alıştı.

o ışık geldiğinde o kadar mutlu olmuştum ki. gecede beklememe, sensizde beklememe gerek kalmamıştı. sevindim. çok sevindim. gözlerim daha aydınlığa hemen alışamamış olacak ki bu sevinç sadece benimmiş, bunu öğrendim.

bunu öğrenmek zor geldi bana. çünkü düzelmiştim ben. sendeydim artık. bıraktım kalbimi sana tamamen. benimkinin yerinde sen vardın artık. sadece ve tamamen sen.

peki niye bu sefer düzelmedi tamamen? bu noktada düzelmesi gerekmiyor muydu? her şey düzelmesi gerektiğini söylüyordu, düzelecek diye gösteriyordu her gösterge. niye böyle oldu peki?

gözlerim çok kamaşınca karanlık geceden tamamen çıktım, belki tenindeki o güneşin yansımasını gördüm dedim. o değilmiş, zayıf bir ışık gelmiş meğer. sorunlar çözülmemiş çünkü. kamaşmaktan görememişim bunları.

bu çok normal tabi. kendimi biraz fazla ön planda tutmuş olabilirim o esnada. bu yüzden bu kadar dengesizleşmiş olabilirim. seni düzelmeye zorlayamam ki, düzelmen için yardımcı olmak istedim.

yardım için uğraştım. kürek çektim. ilerledim. sonra bilmiyorum neden, işler bozuştu yine. şu an ilerlemiş miyim, ilerlememiş miyim bilemiyorum, kestiremiyorum. belki geri bile gitmiş olabilirim.

galiba yerimde saydım. şimdi düşündüm de. çünkü hala aynı noktada değil miydik? bir ara gelmeli, bazı şeyleri düzeltmeliydi. yine. çünkü ilki olmamış, ilkinde düzeltememiş gerektiği gibi. bunu da göremedim işte, en büyük hatam buydu benim. düzeldi zannetmiştim.

eğer görebilseydim belki çok çok daha güzel olabilirdi.

olmadı, yine bir ara geldi. yine hazırlamam gerekti buna. bu sefer daha sert geldi. çünkü daha sevmişim bu sefer. çok derinlerden sevmişim.

kabimi bırakmıştım ya, boş kalan yerlere seni koymuştum hani. öyle yerlere yerlemişsin ki, bilmediğim yerlerde hissettim bunu.

döndü yine dünya. bir ara geldi, vurdu. hazırladım ama olmadı, hazırlanamamışım bu sefer.

bu daha da kötü geldi, çünkü en dengesiz anımda, nolduğunu anlamadığım bir anda yine geldin yanıma.. o an seni gördüm ya, sabah. çok güzeldi. gerçekten gördüm seni orda ya. hiç bekler miydim seni?

ama yalpaladım. senin güzelliğinde yalpaladım. nedenini bilmiyorum. şu an düşündükçe bile açıklayamıyorum.

düştüm.

derin mi burası? çok mu derin ya da?

acaba bu sefer alelacele çıkıp kaçmaktansa, acaba bu sefer, gözlerimin alışmasını bekledikten sonra bakmalı mıyım etrafıma? belki o zaman yolumu görünce yanına daha iyi gelirim?

belki sen de görebilirsin bu sefer. hani içimdeki sen var ya.

düştüm ben. yardım etmeni istersem seni de düşürmekten korkuyorum. çünkü çok ağırım şu an, dengesizim. elimden tutman yukarı çekmeye yaramayabilir.

kalbimi tutabilir misin?

düştüm.

dünya dönmüş.

hani her şeyin sahip olması gereken düzen var ya. o düzeni yönlendiremez miyiz?

farklıyız. çok farklıyız, belki bu düzenlenmemiz yerine düzenlememizi sağlar?

özledim..
çok düşmüşüm, derinlerdeyim galiba.

seviyorum.

orda bir adam var
brakulla

vay anasını

22 Eylül 2010 | | 0 fikir

vay anasını..

yine kayıt olamadım, bu sefer dersleri ekleyemiyorum.. ya doldu ya çakışıyor.. ne yapacağımı bilemedim..

ne yapacağımı gerçekten bilemedim.. içimden deli gibi içmek geliyor, keşke evde vodka olaydı..

orda bir psikopat var
brakulla

mut

01 Eylül 2010 | | 0 fikir

bugün güzeldi yahu =)

öyle biraz gerildikten sonra rahatlamak normalden daha iyi geliyor insana. maşallah, şimdilik mutluyum =)

o değil de araba kiralamak iyi iş yahu, biraz fazla para istiyorlar ama olsun, iyi olur bir iki günlük araba kiralama bile.. =)

orda bir adam var
brakulla

saygım sonsuz

26 Ağustos 2010 | | 0 fikir

kitap okuyunca insan değişmez mi?

böyle kitaptaki dünya gerçek olur, sen de orda yaşarsın ama aynı zamanda yaşamazsın, sadece izlersin olanları..

izlemek gibi de değil, böyle okursun, ama görmekten daha yavaş okursun, video izlemekten farklı, daha yavaş ve daha oturaklı gelişir olaylar. içine alır seni, gerçek dünyan değişir.

yazarlara saygım sonsuz, ama iyi olay yazarları ayrı değil mi yahu? bazı kitaplarda okurken olayların bir kısmı hoppidik olup biter, ama geri kalanı normal hızdadır, anlamazsın, nereloloyor dersin. bazı kitaplarda da o hız, olayların akışı o kadar güzel ayarlanmış olur ki, okurken yaşarsın çünkü okurken yaşanır onlar, farklı bir zaman diliminde değil. sen ne kadar hızlı okursan o kadar hızlı gelişir.

bir dakika önce takip ettiğim blogların birinde, blog yazarı o kadar güzel bir olay parçası yazmış ki, inanılmaz hoşuma gitti. olay değil sadece, betimleme de var, durum da var. hepsini o kadar güzel anlatmış, resmen yazdıklarını yaşadım, ordaymış gibi.

durum anlatıyor, ama o sırada olay devam ediyor, bunu hissediyorsun okumak yerine. her şeyi en ince detayına kadar anlatmamış, ama o kadar hoş kıvamda anlatmış ki, doldurmakta hiç zorlanmıyorsun boşlukları; hatta doldurduğunu farketmiyorsun bile.

ne bileyim, bu çocukta sağlam yetenek var. saygı duydum.

belki ilerde onun kitaplarını okuruz. nitekim, böyle devam ederse, ben seve seve okurum. dünyyyaaaa okur =)

orda bir adam var
brakulla

büfecilik

23 Ağustos 2010 | | 0 fikir

şimdi düğündeyim, işteyim yani. sıkıldım, aklımda da sürekli sen varsın yine her zamanki gibi. işler kesat, çok da umrumda değil o ayrı mesele, ama çok sıkıldım yahu. zaten üzgünüm biraz...

içimde bir sıkıntı var niye olduğunu bilmediğim. sanırım çok fazla sıkıldım burda.bir haftadır gelmiyordum ya, dün de az kalınca burda, olmamaya alışmışım.

çok özledim yahu seni..

bugün eve gittik ya hani, başta anahtarı bulamadık, yönetime gittik falan filan, neyse, uzun sürdü ordaki işimiz. o yüzden bir süre mesaj filan da yazamadım zaten. neyse işte eve baktık, pek hoş yahu. ama yatak odaları biraz küçük sanki, azıcık daha büyük olmalıymış galiba.

oraya giderken, annem dedemlere gidip arabayı alacaktı, bizim arabamız olmadığından -birkaç ay önce ablamlara ev alırken satmıştık- başka türlü yol yok gitmek için. annem gitti, ben de babamla bizi alacakları bir yere gidip bekledik. babam kullanır bizde normalde arabayı ama beli sakattı, o yüzden hem arabadan hem de dedemlere kadar yolculuktan korktu biraz. annem tek başına değil de dedem ve anneannemle geldi, dedem kullanıyordu arabayı, geçen hafta babam acemilik yaşayınca dedemin arabasıyla, dedem ben kullanayım demiş, hem evi de görürüm. 5 kişi gittik işte. eve bakmamız bitince annemle anneannem evin dışındaki şeylerle ilgilenmeye devam ettiler. dedem de bana hadi arabayı getir buraya dedi. araba opel astra seda, eski model. yahu ne kadar hoşuma gitti anlatamam. maşallah. hem kolay kullandım, hem de özlemişim yahu. yani arabanın güzelliğinden değil, araba olayının güzelliğinden. oldukça haz aldım =) inşallah ablamlar evlenince biz de bir iki aya alacağız.

şimdi bu kadar şey anlattım da pek belli olmasa da bunun asıl amacı arabaydı =) ama ben bugüne kadar iki araba kullandım. biri fiat palio, araba kullanmayı bunda öğrendim, ehliyet kursunun arabasıydı. oldukça dandik araba bence. yani hata payın çok yüksek, araba algılamıyor ki. zorluyorsun arabayı. küçücük bir de zaten, zor sığıyorum içine. bir de bizim arabamız işte toyota corolla vardı. toyotaların genel özelliği ve corollanın da uzman olduğu konu hassaslık. araba o kadar hassas ki, en küçücük tereddütünü bile hissediyor. hani ne dersen anında yapıyor, o açıdan bir gram sorun yok, ama ben o kadar da kasamam ya araba kullanacağım diye.. şimdi de işte dedemin arabasını, opel astra'yı kullandım. yahu opel güzelmiş. yani ne aşırı hassas toyota gibi, ne de palio gibi dandik. ne bileyim. ne dersen yapıyor yahu anında bu da. ama aşırı hassas olmadığı için kasmıyorsun da kullanmak için.

neyse pek çok geyik yaptım galiba. sustum.

hani ablam evlenince dedim de nasıl çekiyorum evlenmelerini anlatamam öte yandan. yahu ne dert oldular bana. bu işe bağlandım ve tek başıma yürütüyorum. üstelik de azıcık parayla. ablam psikopata bağladı ya da hep böyleydi de ben tanımıyordum. resmen illallah ettirdi bana. bir an önce evlenip gitsinler mümkünse. çok artizlik yapmaya başladı, sinirleniyorum artık.

şu an da sanırım en çok istediğim şey de sanırım araba, senin dışında tabi ki. arabamız olsun da hep beraber rahatlayalım yahu. kimseyi sallamam sanıyorum altımda araba olduktan sonra.

hani şimdi sallamam dedim de, altımda olunca işte. bakalım ne zamanlar altımda olacak. sanki bana pek kalmayacak gibi geliyor. annem işe gidecek ki işi taşınacakmış iki ay sonra, eskişehir yolunda bizim okulun karşısında bir yere.. umarım servisi olur.

öte yandan sen de ehliyet alacaksın yakın zamanda inşallah. ehliyet alınca deden de araba alırsa sana pek bir muhteşem ve hoş olur yahu =) aslında hangimizin arabası olursa olsun, ikimiz de aynı miktarda faydalanırız gibi sanki =) yani benim arabam olursa ve kullanabilirsem, seni de alıp bir yerlere götürürüm haliyle, nereye istersen üstelik =) sen alınca da umarım beraber kullanırız =) yani sen alışana kadar tabi =)

araba olsun da hep sen kullan yahu, benimki geyik.

şimdi mesaj atmışsın, yalnız hissediyorum, yanımdasın, bırakmadın değil mi diye. ben seni nasıl bırakayım yahu? tabi ki yanındayım

ama ne yazık ki kontörüm yok ve haliyle bunu sana söyleyemiyorum. ama hep yanındayım, hayatımın sonuna kadar.

niye kendine eziyet ediyorsun ki? yeni hem kendini üzüyorsun hem üzüldüğün için beni üzüyorsun.. sonra ben sana bunu deyince de beni üzüdüğün için bir daha üzülüyorsun.. yahu ne gereği var? yakma kafana, ben hep seninleyim zaten. bırakamam da kolay kolay zaten. neyse, hepsini zaten önceden söylemiştim, söyleyerek değil de birlikte düzeltiriz inşallah bunu.

can sıkıntısından bir saattir yazıyorum yahu =) yapacak bir şey yok ki. sıkıldım. arada bir müşteri geliyor tabi, o yüzden de bölünüp durdu, saçmaladıysam affola.

aslında seni çok seviyorum. niye gideceğimden bu kadar korktuğunu bilemedim ki. sanırım korkman, bana daha zor oluyor. sana zaten zor oluyor.

neyse, yüzyüze konuşacak çok şeyimiz var sanırım, daha çok şey anlatacağım =) şimdilik biraz su içip kitap okuyayım. yaz yaz bir yere kadar..

dikkat eyle meleğim

orda bir adam var
brakulla

dipnot: bu pazar günü akşam büfede işteyken meleğime ithafen yazılmıştır.. anladık lan desenize, lütfen =)

ne yapayım?

17 Ağustos 2010 | | 0 fikir

bilemedim ki ne yapayım!

dün gece 4te yattım, 10da da kalktım ki babamla annemle kahvaltı yapabileyim. nitekim ikisi de şehir dışına çıkacaklardı birkaç günlüğüne. sonra da uykusuz kaldım tabi. ama bu uykusuzluk böyle uykum geldi lan olayı değil, pek az esnedim hatta. böyle belli başlı mallıklarla kendini gösterdi uykusuzluk. sakarlık -oraya buraya çarpa çarpa azar işittim resmen hatundan-, biraz duygusuzluk, biraz geç algılama.. bunların üstüne biraz da sıkıntılı olunca ikimiz, güzel bitmedi.

halbuki ne kadar da güzel başlamıştı. sabah kalktım, babam tarafından hazırlanan hoş bir kahvaltının ardından hatunla konuştuk, direksiyon dersi vardı, pek heyecanla takip ettim haliyle kendisini.. dersi bitince buluşup tunalıda yemek yedik, annesinin yanına gittik ki akşam sinemaya beraber gidelim. sinemaya da gittik, inception'a -pek bir beğendim yahu-. hepsinde de eglenceli geçti vakit. sıkıntısız belasız. ama akşam yine bu mallığın sonucu, hatun biraz üzüldü. uzak davranıyormuşum. yahu aslında içimde bir gram öyle bir şey yok.

hatunun canı bir şeylere sıkkın. bilemedim ki niye ve neye. biraz değişiklik istiyormuş. bilemedim gerçekten. hani bu değişiklik de uzak duralım filan değil, belki de öyle ama kendisi de farkında değil. bilemedim ki.

neye sıkkın olduğunu bilsem belki bir şeylere de çözüm getirebilirdim.

devreme devam edersem kendisini daha iyi hissedecekmiş, benden daha çok ihtiyacı varmış buna. o zaman ben deliler gibi devre yaparım, derdim o değil, ama bunu söylerken kendi bile emin değil gibi geldi bana. ama riske atmam tabi ki, devam edeceğim.

şimdi de az önce aklıma esince elime geçirdiğim emektar masaüstüyle ilgileniyorum. format atılacaktı, boş cd bulamadım, boş vakit bulamadım, derken sonunda bugün babam gaza getirdi oturdum başına. hatun sürücü kursundayken içini temizledim, akşam sinemadan gelince de attım formatı. formattan sonra ilk iş virüs programı yükledim, sonra ablam yatacağım dedi -ablamın odasında bu emektar-. ben de aldım elime kasayı, odama getirdim, açtım içini.. açamadım ya da.. ne biçim yapmışlar lan bunları! vidayla kapak değil, etle tırnak mübarekler.. canım çıktı birini açacağım diye, beceremedim de.. hani tamam dış kapaklar çıkıyor da, elemanlar sağlam birleştirilmiş. yarın yapayım dedim, bu saatte bütün apartmana ses yapıyordum çünkü. yarın devam edeceğim o yüzden.

belki bu da işe yarar iyi hissetmesi için? bak olabilir ha.. canım benim.

soda bağımlısı oldum büfede çalışmaya başladığımdan kelli.

birçok da kitap okumam lazım, yine sanal ortama daldım.. daha doğrusu elektronik ortama diyeyim.

özledim bir de.

ben de büyük adam olacak mıyım acaba? şimdi ben işin başlarındayken, bu parayı kullanmıyordum, okul yoktu bir şey yoktu, öyle kalıyordu para. birikti haliyle azıcık. sonra da harcadık hatunla. ama o elimde para olması o kadar büyük güven ki.. para kazanmanın kendisinden çok elimde o paranın olması hoşuma gitti. bir daha biriktirmek istiyorum ama sanırım pek şansım olmayacak. iş yeniden açıldı ramazandan sonra derken okul başlayacak, babam izin vermem diyor.. azıcık harçlık zammı isterim diye düşünüyorum, sonra bir de şu öğrenim kredisi çıkarsa, ciddi rahatlık hissedeceğim sanırım. çalışmasam bile haliyle gelen para artacak. bu da biriktirme şansını veriyor. bilmiyorum, bugüne kadar hiç biriktiremedim para. ama elime bu para geçene kadar, hiç para geçmemişti. belki bir şeyleri değiştirir de biriktirebilmeye başlarım. bence başlayabilirim. o zaman rahat etmez mi ki insan? ben ederim.

büyük adam olmakla ne alakası var? şu alakası var -aslında konunun buraya gelmesi lazımdı-, acaba işimi düzgün yapabilecek miyim? hırslarım vardı haliyle her gencin olduğu gibi, abartısız, eksiksiz. ama biraz biraz köreldi bunlar. çünkü elimi attığım işleri pek beceremedim sanırım. ya da bana öyle geliyor. aslında düzeltirim, biliyorum ama bir türlü düzeltmiyorum. gücüm mü yok? bilmem. başlarsam olacak, biliyorum. önümdeki engelleri azıcık atlatsam gerisi gelecek, onu da biliyorum ama.. belki hatun da bu halimi sevmiyordur? o eski halimdir aslında istediği.. olabilir bilmiyorum.

açıkçası büyük adam olmak istiyorum. insanların adımı bilmesine gerek yok. ben yaptığım işleri göreyim yeter. zaten benden mühendisten başka bir şey olmazmış gibi geliyor.. aklıma hiçbir şey gelmiyor yapabileceğim bundan başka. hadi bakalım, bindik bir alamete, gideyoz kıyamete.

özledim, resmen özledim..

seni seviyorum, dude!

o değil de ben geceleri sevmiyorum. aynı zamanda seviyorum da. uyumayı sevmiyorum geceleri, ama uyumayı çok seviyorum bu yüzden sabah da uyanamıyorum kolay kolay, erken yatsam bile. geceleri uyumayıp yaptığım işler ise en düzenlileri. ne yaparsam yapayım, düzenli oluyor. eğer çok uykum gelirse tabi olduğu gibi bırakıyorum, bitirmeden. ama yaparken hoş bir düzenleri oluyor, özeniyorum düzene de. günlük hayatta pek sahip olduğum bir şey değil.

bugün ne yazdım yahu. bu kadar yazmayı planlamıyordum. tam günlük moduna girdi lan bir de burası! bahalım nolacağımış..

hadi bakalım, daha yapacak işlerim var, dexter izlemek, dexter arşivlemek vesaire.. gözlerinizden öperim.

orda biri var
brakulla

yahu

14 Ağustos 2010 | | 0 fikir

yaz okulu bitti hele şükür yahu..

her ne kadar ingilizcede bir değişiklik olmasa da, kimya daha iyi gibi sanki.. ulan ortalamayı uçurmak lazım aslına bakarsan ama olmuyor.. olsun, her şey yavaş yavaş, zamanı gelince de biz konuşuruz..

orda biri var
brakulla

azıcık rahatladım

10 Ağustos 2010 | | 0 fikir

biraz rahatladım

ne bileyim lan, çok basit isteklerim var aslında, çok dünyevi.. arabam olsun artık kilometrelerce yürümeyeyim (abartı değil lan, bildiğin kilometreler), ders çalışabileyim, kitap okuyabileyim, param olsun, gezebileyim.. çok mu şey istiyorum lan diyecektim de evet, çok şey istiyorum..

kitabını yidiğim..

sanırım anca bu şekilde uzaklaşıyorum bu dünyadan, haliyle işime geliyor, azıcık kitap okur oldum bu aralar.. maşallah de e mi?

babam da perşembe gelecek, iki gün kaldı lan.. özledim keratayı..

o da rahat olacakmış bu işte, normal memur saatlerinde çalışacakmış, normalde kaç yıldır memurlardan olabilecek en uzak mesai saatlerine alışmış kişilik yoksa kendisi..

bilmiyorum ya, gelsin sanki bir sürü şey çözülecek. adam otorite çünkü. bir şeyde sıkıştın mı, git konuş, adam tavsiye vermese bile konuyu güzel yerlere çekiyor, sen konuşşurken kendini aydınlatıyorsun.. kafanda akp ampülü misali değil tabi.. allah korusun.

bir de müzik dinlemek istiyorum. yeni müzik bulamıyorum lan. 1941 şarkı varmış şu an bilgisayarımda, hepsini ezberledim =|

yeni müzik verin lütfen.. şu aralar her şeye açığım.

saçmalamak namına

orda biri var
brakulla

karnım..

05 Ağustos 2010 | | 0 fikir

karnım acıktı!

azıcık da para

| | 0 fikir

artık alışkanlık oldu, her yazışımda Bob Marley dinliyorum.

yahu aklımda bir sürü şey vardı yazmak için ama galiba çoğunu unuttum lan!

taşınacağız inşallah yahu. ben artık burda kalmak istemiyorum. 4 sene çok geliyor bana. gidelim başka yere. hatta gideceğimiz yer de belli, araba da olsa altımda dadından yinmez.

evet konu yine arabaya geldi, istiyorum lan. zaten ikinci ellerine baktım, benzinli (utanma sıkılma yok, tüp taktıracağım) ve düz vites punto baktım ikinci el, 16 20 bin arası. bahalım, kısmetimizde ne varsa o olsun öte yandan da.

sonracığıma babam da haftaya gelecek inşallah, özledim yahu. 6 aydır dağlarda adam, kendi de sıkılmıştır, gerçi çok sağlam bir tablosu geldi bizim eve, çok deli dehşet ha.. çok karizmatik böyle, deli etkileyici..

artık bilgisayardır, oyundur, bunlarla da ilgilenmek istiyorum. okuldan işe, işten eve uyumaya, sabah yine okula. aradaki boş zamanlarda da kitap okuyorum. bilgisayar yahu, özledim yeminlen. neyse arada bir bunları da yazıyorum da rahatlıyorum galiba. ha içimi döktüğüm için değil, yoksa tam içini dökülecek şeyler yazıyorum ya burda. bilgisayarla uğraşabildiğim için mutluyum.. artık duygusal bir bağ var sanal ağlemle aramda. bir de sanal iletişim konusunda hatta iletişim konusunda biraz daha mücadeleci ve becerikli olsam sanırım ortada hiç sorun kalmayacak ama hiç kimse mükemmel değildir.

neyse ben yine azıcık kitap okuyayım.

puslu kıtalar atlası'nı bilir misiniz? ben bildiydim, böyle duyduydum birilerinde, okuyayım dedim, zor oldu lan okuması.. niye bilemedim. neyse, okunmayacak kitap değil kesinlikle, ama yavaş gidiyor azıcık.

öperim lan.. azıcık da para istiyorum, kitaptır, birilerine topukludur, tişörttür almak istiyorum.

hadi görüşürüz millet

orda biri mi var lan?
brakulla

muhteşem! =)

04 Ağustos 2010 | | 0 fikir

muhteşem! =)

babam terfi aldı yahu =) sabahtan beri bekliyorduk haberini canımız çıktı, allahtan yine bize sorun çıkmadı, hoş oldu =) bakalım, hayırlısı olsun bir zahmet =)

artık arabam olsun istiyorum ben ve giderek güçleniyor sanki bu ihtimal =)

maşallah =) bir de şu kimyayı halletsem..

bu şimdi benim günlüğüm değil mi? yani başka şeyler mi anlatsaydım? mutluyum ama ben bunları yazarken.. hem okumak zorunluluğu da yok allahtan, yoksa eziyet olurdu size zaten =)

daha da mutlu günlerde görüşmek dileğiyle =)

orda bir sırıtık var
brakulla

birileri tişörtümü anladı =)

01 Ağustos 2010 | | 0 fikir

ulan kafam iyi!

ama içmekten değil ha, yorulmaktan.

bacaklarım ağrıyor, özellikle sağ. her tarafım alerji olmuş terlemekten =|

bugün işte, yine sadece ben vardım. bütün gün, üç düğün. koştur babam koştur. su bitti lan, şu kavurucu günün ortasında su bitti. ne diyeceksin millete?

-efendim küçük suyumuz kalmadı, büyük su var eğer isterseniz..
-o zaman 10 tane bardak versene bana
-efendim bardaklarımız da bitti ne yazık ki
-ohooooo, ne biçim yer lan burası!
git bu saatte(pazar günü akşam 9) dışarda hem su satan hem bardak satan bir yer bul lan
-efendim malesef bugünlük böyle, size denk geldi kusura bakmayın.

düğün salonunun merkez olduğu 200 metre yarıçaplı alanda hiçbir büfede plastik bardak bırakmadım.. gittim hepsini aldım, bin kişilik düğün mü olur yahu.. 200 tane bardak sattım, adamlar hala küfrediyordu bardaksız n'apacak biz diye.. içmeyin efendim.

neyse, zaten alerji olmuşum. çok terleyen biri olduğumu biliyordum da terleyerek kendini öldürebilen tek insan ben olurum herhalde.. terleyince üstümde kuruyor haliyle.

bir de ben biraz destek istiyorum galibe bu iş için. yani millet iyi git bakalım para kazandan fazlasını yapsın istiyorum. yani elbette her şeyde yanımda olan biri var ama o da sürekli bir şeylere kızıyor. ben onun işim yüzünden kızmasını değil, yanımda olmasını, bana destek olmasını, benim o işte daha rahat hissetmemi sağlamasını istiyorum. ama o bunu istemiyor ki, gitmemi istemiyor. gitme o zaman. sonra parasız kalalım, azıcık daha işe yaramaz hale geleyim.

bugün bir kitaba başladım, ya da dün gece sanırım, neyse, Brida kitabın adı. tavsiye ederim. böyle çok güzel şeyler yazmış, hoşuma gitti. orda bir yerde ne yazıyor yazayım:

"zaman'ın gecesi'nde birbirimizden ayrıldığımız sırada, parçalardan birine bilgiyi geliştirmek ve sürdürmek görevi verildi; o parça erkekti.."
"kadınlara çok daha ince ve kırılgan bir görev yüklendi; bu işlev olmadan bilginin hiçbir anlamı kalmaz, o işlev de dönüşümdür.."
"erkekler toprağı verimli, üretken, doğurgan hale getirdiler; kadınlar da tohum ekti ve toprak ağaçlara, bitkilere dönüştü."

içimden çalışmak geliyor, acaba bu yüzden mi? işe yaradığımı bilmek istiyorum.

neyse ben yatayım, saçmalamış olabilirim.

ama önce, bugün birileri tişörtümü anladı =)

iyi geceler gays.

orda biri var
brakulla

sinir küpü

30 Temmuz 2010 | | 0 fikir

sinir küpü de zeka küpü gibi bir şeydir..

deli ediyorlar çünkü. yaz okulu başlayalı 4 hafta oldu, zaten 6 hafta, benim hala kaydım tamamlanacak..

kayıtlar üç gündü, ingilizce bölümü, ingilizce dersleri kayıtlarının son gün açılacağını açıklamış. son gün kaydı yaptırıp danışmana gittim odasında yok.. 4e kadar bekledim, yine yok, ben de mecburi gittim artık, çünkü zaten 5e kadar mesai. ertesi gün yine gittim "bir ara toplantım vardı ama 5e kadar burdaydım ben."

adamı dövesim var şu an. sonra dilekçedir bokumdur, sürekli kayıt peşinde koşturdum, hallettim de. sonra kaydın onaylanması 2 hafta sürdü. bir 2 hafta da online kaydın tamamlanması sürdü am hala bitmedi, hala onay var ama kayıt yok. hala derslere giriyorum sınavlara giriyorum ama belki boşuna.

üstüne bugün saçma sapan bir nedenden dolayı kopya niyetine kağıdı aldılar. işaret filan koydular sanırım ama emin değilim. sadece başakla hesap makinası hakkında konuşuyorduk, yahu son bir iki dakika, onun da hesap makinesı yok diye benim eski emektarı vermiştim, kullanamadı. sınavda da sürekli aldı zaten hesap makinemi, ama herif gitti son iki dk kopya diye aldı kağıtları. hocayla konuşacağız bakalım nolacak..

sinirliyim yahu. birazdan yine işe gideceğim 11 buçukta geleceğim eve. insan yoruluyor yahu. araba olsa fena mı olur :(

neyse, kısmet artık, gideyim bir iki kitap filan okuyayım. dikkat eyleyin.

orda bir sinir küpü var
brakulla

araba lazım..

29 Temmuz 2010 | | 0 fikir

O kadar ara verdikten sonra yazmak hoşuma gitti sanırım.

Göbek erimez mi yahu? Eritemedim gitti. Tutamıyorum ki kendimi, yemek çok güzel bir şey..

Yarın sınav var, kimyadan. Çalıştım mı çalışmadım mı bilmiyorum, haydi bakalım hayırlısı..

Yalnız hissetmek istemiyorum kendimi. O kadar sıkıntılı oluyor ki yalnızken her şey. Ama yalnız gibiyim de. Bir kişi dışında, gerçekten yanımda olmayı düşünen tek insan dışında. Arkadaşlarım beni sallamaz, ailemde sadece evin küçüğü rolü. Sıkılmış olabilirim bu tür şeylerden ama değiştiremiyorum ki de. Hem okul hem iş var şimdi. Kendime bile vaktim olmuyor şu sıralar, bunu gecenin bir vakti yazıyorum yarın sabah sınavım varken.

Bilmiyorum aslında böyle yoğun olmak da mutlu ediyor sanki, işe yaradığımı hissediyorum, para kazanıyorum, derslere çalışıyorum. Ama yoğun geldi sanki bu da.

Gerçi şu an bir araba çok iyi olurdu. Belki de biterdi bütün dertlerim. Çünkü o yol uğraşları.. Okuldan ulusa gitmem, en kısa bir saat sürüyor. Yahu gecenin bir yarısında da çıkıyorum ordan. Tabi beni anlamıyorlar ki, yani haksız da değiller, başlarında bir sürü iş var, ablamın düğünü filan. Ama arabaya ihtiyacım cidden var, küçük babasının eline bakan züppe çocuk isteği değil bu. Nitekim züppe olacak imkanlarım hiç olmadı zaten. Her neyse, bir tane dandik araba, mesela punto, gaz bile taktırsak olur yahu. Arabanın iyi olmasına gerek yok, ayağımı yerden kessin yeter.. Geceleri rahat gideyim eve, okul sınırlarının dışına çıkmam yarım saatimi almasın, sakin sakin yaşayayım hayatımı.

Para kazanıyorsun, kendin alsana.. Nasıl alayım lan, o kadar ciddi bir iş değil, düğün salonunda büfeciyim =) Düğünlük 15 tlyle nereye araba alınır ki? Çok şükür acayip iyi oluyor tabi o gelen para. Ama araba lazım bana, psikolojim bozuldu bu yol yüzünden..

Yine Bob Marley, yine blog =) Hoşuma gitti yahu bu rituel. Belki böyle devam eder.. Birinci geleneksek sıçma yarışması..

Uykum gelmiş yahu, yavaş yavaş anlatırım, boşlukları doldururum artık, azıcık kitap okuyup uyurum şimdi..

görüşürüz

orda bir uykucu var
brakulla

Bob Marley

28 Temmuz 2010 | | 0 fikir

Yazmayı pek çok özledim galiba ben.. Ben bile bilemedim hatta bunu. Ama vaktim yok ki. hem uzun zamandır yazmıyorum da.

Aslında yazmayı da beceremiyorum çaktırmasam da bunu =) farketmişsindir ya zaten neyse sen de çaktırma..

Böyle içim pek bir dolmadan yazamıyorum sanırım. Yazmaya çalışınca da saçma şeyler oluyor boşken. Boş yazıyorum haliyle.

Dolunca da vaktim olmuyor çünkü zaten vaktim olmadığı için doluyorum (+5). Hafta içi üç gün sabahın körü, her gece gecenin yarısı. Hafta içi her gün ders var, hafta içi her akşam ve hafta sonu bütün gün iş. Ne anladım ben yaşamaktan? İşte allahtan okul iyi hoş da ot gibi yaşamıyorum.

Yine de biraz stresliyim sanırım ben.

Niye daha önce yazmadım? Çünkü üşendim, bilemedim, sıkıldım falan filan. Tamamen koptum gibiydi hatta burdan. Ama gel gör ki şu an Bob Marley dinleyerekten yazıyorum, mutluyum.

Saçmalamak en iyisi, saçmalamamak ise daha da iyi.

Ben kaçayım mesela şimdi, sözde ders çalışacağım. Yine oyalanıyorum. Neyse çalışacağım. Sınav var Cuma. Bugündü vardı da n'oldu? Sınavın tarihini dün öğrendim.

tamam gidiyorum

orda çalışkan(!) biri var
brakulla

bebeğim

05 Temmuz 2010 | | 0 fikir

Şimdi evdeyim. Eve gelene kadar belki 100 kere bu yazdığıma giriş düşündüm. Ama hepsini unuttum, o yüzden böyle başlıyorum. Saçma sapan şeyler yazabilirim, anlamazsan zaten yapacak bir şey yok, yine unutacağım.

Belki de sevmek için en yanlış adamı seçtin. Belki bir iki daha kötü seçim vardır. Ama ben sana kendimi anlatamam, özünde anlatmak istediğim şey bu. Bilmiyorum zeka mı, geri zeka mı, otizm mi, ben gerçekten çok fazla düşünüyorum. Düşündüğüm şeyler genelde senin ya düşünemediğin, ya da düşünmeye değer bulmadığın şeyler. Böyle saçma sapan şeyler hakkında düşünmek de elimden gelen bir şey değil. O kadar çok düşünüyorum ki. Ne bileyim, alakasız şeyler ama düşünüyorum. Böyle olunca hiçbir şeyi aklımda tutamıyorum. Ben bile her gün kendi hakkımda şeyler öğrenirken sen nasıl beni tanıyacaksın ki? Belki tanıyamayacaksın bile, 100 yıl da yaşasak..

Niye söyledim bunları, çünkü ben o kadar fazla düşündüğüm için insanlardan ayrılıyorum. Dedim ya aslında çok şey düşünüyorum senin için diye, gerçekten öyle. Benim sorunum unutmak. Aynı nedenden ötürü, çok şey düşündüğüm için, senin için düşündüğüm şeyleri unutuyorum. Belki yüzlerce kere aynı şeyi yapmayı planlayıp, belki yüzlerce kere girişimde bulunup unutuyorum. Sen de hiçbir şey görmüyorsun o yüzden. Belki yazdığım ilk şeye karşı çıkacaksın, yanlış adamı seçtin. Bence karşı çıkma, gerçekten yanlış adamı seçtin. Belki hayatın boyunca senin istediğin şeyleri veremeyeceğim sana. Ne kadar çok istesem de.

İnsanlardan ayrılıyorum dedim ya, aslında ben korktuğum bir yaşamım var. Seviyorum şu an hayatımı, ama yaşamaktan korktuğum bir hayatı seviyorum. Sanki sadece kendimi kandırıyorum. Ben, sadece kendimi soyutlarsam gerçekten rahat olabiliyorum. Hiçbir şekilde diğer insanlarla iletişim içinde olmamam lazım. Bildiğin klasik asosyal bir insanım ben, sadece böyle yaşamam gerektiği için böyle yaşıyorum. Bilmiyorum bu yaşadıklarım için belki şükredeceğim ama özümde böyle değilim ben. İyi ki değilim, yoksa sana da sahip olamayacaktım.

O kadar çok şey düşünmüştüm ki eve gelene kadar, hepsini unutmuşum.

Ben senin istediklerinin her birini düşünürken yapamamak, ya da şöyle açıklayayım: deli olduğunu düşün, ya da herhangi birinin deli olduğunu düşün. Üzülmez misin haline? İçinde azıcık insanlık olan herkes üzülür bir delinin haline. Peki kendin deliysen ve bunun da farkındaysan?

Kendime yardım edemiyorum artık. Hep pozitif olmaya çalıştım, bu güne kadar da belki bu sayede geldim ama sanki artık olmuyor. Nedenini bilmiyorum, olmuyor.

Bu söylediklerimin hiçbiri seninle alakalı değil. Aksine, seninle alakalı kısımlar bunların tam aksi, ilginç bir şekilde.

Seninleyken rahatım, mutluyum. Eğer sen de mutluysan tabi. Seninleyken yaşadığım hiçbir şeyden korkmuyorum, pişmanlık duymuyorum. Daha böyle söyleyebileceğim çok şey var ama şimdilik hepsini unuttum. Belki sen en yanlış insanı seçtin sevmek için, ama ben en doğrusunu seçtiğime eminim.

O otizm videosunu izlediğimden beri, benim de otizmli olduğumu düşünüyorum. Böyle düşünmem için bir sürü neden var ama yine unuttum.

Belki şu ana kadar bu kadar çok unuttum dediğim için bana kızıyorsun, belki acıyorsun bilemem, ama gerçekten elimde değil. Emin ol, hayatımda yaşadığım hiçbir şeyi unutmamayı o kadar çok isterdim ki. Bunun ne kadar dehşet veriri bir şey olduğunu bilmeme rağmen.

Hayatımda kalıcı olmasını tek istediğim insan ya da şey, sensin. Sadece sen kal yanımda. Bilmiyorum sana istediklerini verebilir miyim. Hatta bence veremeyeceğim de, ama yine de sna ihtiyacım var. Bleki yanımda olmayacaksın bütün hayatım boyunca, ama benim bütün hayatım boyunca, yaşayabilmek için, sana ihtiyacım olacak. Benden beklediğin şeyler aslında olağan şeyler, belki de olması gereken şeyler ama yapamıyorum. O kadar çok istememe rağmen yapamıyorum.

Az önce, belki yarım saat öncedir bilmiyorum, seninle ayrıldık, tunusun başında, yaz okulunun ilk günü, sen arkadaşlarınla buluşmaya gittin. Ben o andan bu yana düşündüklerimi yazmayı düşündüm, sen istedin diye değil, yine unutacağımdan emin olduğum için. Sadece sen de bil istedim. Bilmiyorum işe yarar mı.

Tek istediğim şey aslında, benim farklı olduğumu bil. Aslında bu senin düşündüğün ya da bildiğin anlamda farklılık da değil. Sadece farklı olduğum bil, ben normal biri olamadım. Senin istediklerin belki oldukça normal şeyler ama ben senin istediklerini verebilecek kadar şey hatırlayamıyorum. Hatırladıklarını nasıl hatırlıyorsun? Ah bir bilsem.. o zaman hayat daha kolay olmaz mıydı? Bir şekilde senin daha kolay hale getirirdim eğer hatırlayabilseydim.

Senin yanında ve seninle olmak istiyorum.

Aslında biliyor musun, şimdi aklıma geldi, senden belki de istediğim bir iki şey vardır. Mesela bugünkü gibi, ayrıldıktan sonra anında gitme. Bir kez olsun dönüp bak. Buna ihtiyacım olabiliyor. Her zaman böyle yapıyorsun demiyorum, ama çoğunlukla bakmıyorsun. Üzülüyorum. Yapmana da gerek yok zaten, ben sadece üzülüyorum.

İçmemiş olsam sanırım bunların hiçbirini yazamazdım. Belki yine anında unutackatım. Belki yine ilk yazdıklarımı unuttum. Umarım yazdıklarım bir işe yarar.

Dediğim gibi, sen yazmamı istiyorsun diye değil, unutmamak için yazdım.

Seni seviyorum.

Kendine dikkat et.

orda bir otizmli var
brakulla

yırtık don

06 Ocak 2010 | | 0 fikir

Yazmadım lan sanki!

Şimdi yazıyorum mesela da tamamen napacağımı bilememezlikten. Yaşamayı unuttum gibi şu sıralar. İdeallerden koptum bir kere, yapacak şey bulamıyorum. Eskiden ders çalışmak için bile bir sürü nedenim olurdu, şimdi sadece oturup haftaya 3. sezonu başlayacak olan Chuck'ı bekliyorum.

Herkes gibi benim de haftaya-herkes dedim ama herkesin haftaya değil, yakın zamanlarda- finallerim var. Der çalışmak için neden bulamadım yau. Niye çalışayım ki. Hani düşününce aklıma geliyor ama çok zorlama be o da. Kendiliğinden gelirdi önceden "Okuyup büyük adam olacağım ben!" Bok olursun. Önce kendine gel lan!

Çok sağlam küfredesim olduğunu da tam olarak şu an farketmiş bulunmaktayım.

Bohum!

Aslında mutluyum. Böyle kötü kötü yazdım ama mutluyum.

Sadece gelecekten koptum.

Sadece anı yaşıyorum ama bu benlik değil gibi sanki. Çünkü geleceğe kurulu yaşıyorum, tutup da ortada bıraksam anı yaşamak da zevkli gelmeyecek, gelmiyor. İkisinden birini adam gibi seçmem lazım, ortası olmuyor doğal olarak. Ulan ortada kalmaktan çektiğimiz çileler nedir yau..

Aslında ilk yapmam gereken şey oturup ders çalışmak. Ama bunu düşünmeye başladıktan tam 1.6sn sonra-kronometreyle tuttum-: "Yoh lan, ne çalışacan, yarın yaparsın."

Şöyle rahatlasam güzelce, oturum hayatıma devam etsem değil mi? Bence bu lazım, gerekli, şart.

Yarın yüzmeye gideyim mesela, sonra oturup kütüphanede çalışayım. Azıcık pek sevgili insanı göreyim. Sonra eve gelip yine çalışayım. Yok bilgisayar filan sana...

Başka türlü bu kafa beş karış mesafe kat edemez.

Hırslanmam lazım.

orda bir adam var
brakulla