her zamanki

19 Aralık 2009 | | 3 fikir

Biliyor musun, biliyorum.

Hani kafanda hep kurduğun biri vardır, onu istersin. Belki onunla karşılaştırırsın sevdiğini, seni seveni, ya da onun gibi olması için uğraşırsın. Belki o olur, belki sen o gibi görürsün, belki hiç alakası olmaz.

Baktın olacak gibi değil, bırakıp yoluna devam edersin. Başkasını arayıp, öyle biri var diye kendini kandırırsın.

Baktın bırakamıyorsun, öyle olmak zorunda da değilmiş dersin, kafandakini sevdiğine uydurursun.

Benim niye öyle değil? Üstelik benim idealim kusurlu. Kimse kusursuz değil ki zaten. O zaman niye bu kadar ideal? Hem ideal, hem uzak?

Lütfen kendin ol, en sevdiğim halin bu.


İki sorun var şu an.

İlki en bilindik şey. Kaçan kovalanır, kovalanan da kaçar. Hani ben kovalamıyorum; ama ya bir gün kaçarsa? Kaçmasını istiyor muyum? Hayır. Tek istediğim, yanımda olması. Kaçmasın. Kaçmamalı. Kaçarsa kovalayamam artık.

Niye kaçsın ki? Bu da ikinci sorun zaten.

Yalan hoş bir şey mi? Hani beyaz yalanları da sevmem ben. Sadece sürpriz yapacaksındır filan, o zaman ikna etmek için yalan söylersin, birkaç dakika için, o ayrı. Ama büyük ve bariz?

Ben de biliyorum onu, üstelik belki senden daha çok. Senden daha çok olmalı. Eğer sen de benim kadar biliyorsan, en başta hata var zaten.

Ama biliyorum işte. Bu yüzden yapmanı istemiyorum. Sen bana yalan söylüyorsun, yalanını biliyorum, yalanından fazlasını biliyorum. Peki senin alıngnalığın? Yalanına alınganlığın? Mantıklı mı? Aşkta mantık da yokmuş gerçi..

Ama ya sadece ben aşıksam?

Bilmiyorum.

Yine bilemiyorum aslında, her zamanki halim!

Gitme lan! Bu sefer seviyorum.

Gidersen gelemem.

orda her zaman biri var
brakulla

çohiylan

16 Aralık 2009 | | 0 fikir

Sanki iyi "bir şeyler" oldu.

Sanki filan değil yau, bildiğin iyi bir şeyler oldu. Maşallah! Maşallah deyin siz de. Mutluyum lan!

Aslında anlatacak çok şey var ama şimdi hiç yazasım yok, yazasım olmadan yazayım deyince sıkıntıdan patlama potansiyeliniz niyeyse pek bir yükseliyor. Ben bile sıkılıyorum yau!!

Şu da var ki yazacak şey yoksunluğundan çok, vakit yoksunluğudur acılarımın sebebi. Vakit az olunca, yapacak iş çok olunca, bana kalan azıcık vakitte pek halsiz olup hoş, mantıklı ve rahatlatacak şeyler yapamıyorum. Kitap bile okuyamıyorum lan!

Ama yine de sever bu gönül.

Görüşürüz lan!

orda içi hoş biri var
brakulla

fotoşop bana sarsın

28 Kasım 2009 | | 0 fikir

Fotoşopa sarma kararı aldım.

Fotoşop indireceğim netten 1gb. E bizim net de sözde kotalı, o yüzden bir daha ki aya indireyim dedim.

Sözde kotalı kısmını açıklarsak, kotamızın 4 gb olmasına rağmen, her ay en az 5gb, en fazla 10gb kullanıyoruz. Bu durumda ne anlamı var kotalının? Gel de anneme söyle.

Ama yok, ben fotoşopa saracağım, konuyu değiştirmeyelim. Oranızı buranızı değiştireceğim, zuhahahaaa. Programlamaya da saracağım. Elektronikçi de olacağım. Hepsinden olacağım ben.

Bok olursun.

O değil de ben sıkıldım lan! Ondan böyle salak işlere sarıyorum. İnsan okulun olmadığı her gün okulu özleyip, okulun olduğu her gün de tatil tatil diye dolanır mı? Yok dolanmaz, ben de dolanmıyorum zaten.

Bak, gittin sıkıldım.

orda biri var
brakulla

yardım!

27 Kasım 2009 | | 5 fikir

Ulan iyi biri olmak bu kadar mı kötü olur?

Bildiğin kötü. İyi olmak için çabalamak filan da değil, istemeye istemeye iyi olmak, rezalet. İyi olmak için çabalamak filan daha iyi. En azından mutlu olursun.

İstemiyorum da bakalım. Birazcık yardıma ihtiyacım var sanırım. Belki de bayağı yardıma ihtiyacım var. Hem de acilinden. Yardım edin lan!

Biraz da içmeye ihtiyacım var, kafamı toplamak için. Ancak içince kafasını toplayabilen cinsten bir şeyim sanırım.

Filmlerde de böyle olaylar olurdu, hep gülerdim, salaklar mı bunlar niye bir şey yapamıyorlar diye. Ben daha da salak çıktım.

Aslında çözüm de basit gibi. Birkaç gün bekle yeter. Ama salak gibi ortada kalması da var. Gerçi ortada kalmak en hafifi ama insan yine de üzülüyor. Kötünün iyisi işte. Belki iyinin kötüsü.

Yardım edin lan! Fizik çalışırken bile bu kadar kafa patlatmıyorum.Devreler yanacak yakında.

orda yardım isteyen biri var
brakulla

sık

| | 0 fikir

O değil de sıkıldım lan!

Bayram filan yaramaz oldu iyi mi?

Ders çalışayım bari, o kadar geçirecek not var.. Hadi gari.

orda salağın teki var
brakulla

mübarek bayram

| | 0 fikir

Bayramınız mübarek olsun dedim, yüz bin laf işittim.

Bayram zaten mübarektir, o yüzden mübarek bayramınız kutlu olsun denir, dediler.

Mübarek bayramınız kutlu olsun efendiiiiim.

orda bayram kutlayan biri var
brakulla

dııııımdım

26 Kasım 2009 | | 0 fikir

Ve bir son daha. Kötü bir son daha.

Bakalım nasıl bir yeni başlangıca vesile olacak?


orda biri var
brakulla

gitme lan!

| | 0 fikir

Pek ilginç bir şey sanki..

Yüz bin tane gitmek var. Her biri farklı bir anlam taşıyor. Sen gidiyorsan üzüyorsun, birisi senin yüzünden gidiyorsa sanırım en kötüsü. Birisi senin için gidiyorsa, bilmiyorum, hiç yaşamadım.

Kaçan kovalanır bile bu gitmekle alakalı. Niyeyse pek de doğru. Kaç, kesin kovalayan çıkar. Kovala, kesin kaçarlar. Mesela birinden hoşlan, sev, aşık ol, yap bir şeyler, git peşinden, kaçsın o da. Sen git, o da gelir gibi yapıp aslında gelmesin. N'olur böyle yapınca, sen gitmekten bıkarsın. Bırakırsın peşini, n'olur? Bu sefer o senin peşinden gelir. Ama artık sen istemiyorsundur.

Birini kovalamaya korkar oluyor insan. Özgüveni de yoksa sıçık. Apışıp kalırsın.

Hani benim başıma geldiğinden değil, birilerinden duyuyorum.

Mesela geçen gün dediler ki, "Abi bir kız var, pek hoş lan! Ama şimdi gidip konuşamıyorum, belki istemez. Gidip belli etsem, ters teper belki. Bilmiyorum lan!".

Bilmiyorum lan!

Geyiği de var bu işin. Bunu da başka bir arkadaş dedi "Artık her şeyi konuşuyoruz, her şeyi diyoruz, ama geyiğine. Ciddi söylesem bile ciddiye almaz ki!"

Ciddiye alsın bence. Almalı. Alsın lan!

Ciddiye alsa bu sefer ben söyleyemem ki.

Hepsi de garip şeyler. Niye buraya geldi konu bilmiyorum.

Gitme lan!

Gitme deyince aklıma ilk türk filmleri geliyor, yeşilçam. Aslında çok güzeller be. Replikler filan çok etkileyici. Çoğunu şimdi kullanmak istiyorum. Kullanıyorum, gitme diyorum, ama sadece gitme deyince olmuyor ki.

Bilemedim ki.

Aklım başımdaysa anlamsız konuşuyorum. Kaptırmışsam kendimi aşırı kaçıyorum. Bana mı öyle geliyor acaba?

Monotonluğu hiç sevmem.

Bak, gittin sıkıldım.

Sıkıntıdan yazmıyorum ama, sıkılmamak için de değil, unutmamak için.

Unutmak istemiyorum, çünkü resmen ideal.. Aslında ideallik o kadar çekici değil, kusurlar çekici. Ama ideali istiyorum. Aslında sadece ideali değil, kusuru da istiyorum. Çünkü ideal kusurlu.



Bilmemek de ilginç. Bilmeyince farketmiyorsun, bekleyen olunca sıkıntı başlıyor.

Bekledim, olmadı. Gittim, dur dedi. Durdum, o gitti. Peşinden gittim, uzaklaştırdı. Gittim, gitme dedi. Ama gidiyorum bu sefer.

Kukla değilim ki. Bu da oyuncak değil.



İki arada bir derede kalınca, ama bir tarafı seçmek istemene rağmen, diğer taraf daha mantıklıysa, yine de istediğin yere mi gidersin?

Sanırım ben istediğim yere gideceğim.

Salak olmak da hoş bir şey tabi.

Mala bağlamak da.



orda bir adam var
brakulla

bohum

24 Kasım 2009 | | 0 fikir

Tam bir beceriksiz..

Tek kıvırabildiğim, ne yazık ki muhteşem kıvırabildiğim; ama, hiç de kıvırmak istemediğim şey bu. İnsan isyan ediyor ama yine sadece kendisi duyuyor, bir işe yaramıyor. Bohum bohum geziyorum sonra seyirte seyirte.

orda bir bohum var
brakulla

bokunuz lütfen..

20 Kasım 2009 | | 1 fikir

Başlamadan bitmekle bitmeden başlamak bazen aynı şeye denk geliyor.

Bir şeyler bitmeden başlayınca, başka şeyler başlamadan bitiyor, sonra başlamayanı bitirmemek için salak salak bitmeden başlanılan şeyin bitmesine uğraşıyorsun. Noldu; bok.. Yok öyle bir dünya.

orda bir adam var
brakulla

çook hızlı..

14 Kasım 2009 | | 0 fikir

Günler ne biçim geçiyor öyle yau..

Birkaç gündür aklımda bu var. Sanki hayatımın en hızlı dönemini geçiriyorum. Dersler, sınavlar, uykular filan derken hiç kendime zaman ayıramaz oldum. Ne kitap okuyabiliyorum ne birileriyle takılabiliyorum ne de benzeri bir şey.

Aşırı ders çalışmıyorum aslında, okulda paso derse girmek sadece dersler sınavlar dediğim. Yine de vakit kalmıyor işte. Zaten havalar garipleşti, erken kararmaya başladı, soğudu filan ,o yüzden adam gibi iyileşemedim de...

Neyse, her şey kötü değil.

Babam geliyor mesela yarın izin niyetine, 10 ay kaldı görev bitimine. Sonra artık kukuletam var. Hem kukuleta hem de onu alan...

Neyse, uzun zamandır yazmıyordum iyi oldu bu. Aslında yazacağım çok şey var ya, başına oturunca birden aklıma gelmiyor.

Görüşmek dileğiyle, nerenizden isterseniz oranızdan öperim

orda kukuletalı biri var
brakulla

hastayım hasta, canım ister pasta

05 Kasım 2009 | | 2 fikir

Çok hastayım lan!

Üç gündür mü ne, hastayım, okula bile gidemiyorum. Devamsızlık da aldı gitti tabi.

Dün sabah bayağı kötüydüm, ayakta duramıyordum filan. Bari doktora gidelim, domuz gribi filan da var, b.k yoluna gitmeyelim. Gittik gataya, doktoru gördük filan. Dedi ki belli olmaz daha, birkaç gün daha geçmesi lazım ki hastalık otursun, biz de neymiş bu hastalık anlayalım. Normal grip tedavisi yapalım, iyileşmezsen de kötüleşirsen o zaman domuz gribi niyetine bakarız dedi.

Sanki iyileşir gibiyim ama yine de kötüyüm ulan. İyileşemedim gitti. Paso terliyorum filan. Ama domuz gribi çıkarsam da çok gülerim lan. Niyesini bilmiyorum ama gülerim.

Okula da gitmiyorum iki gündür. Cumartesi de sınav var. Hastalık başa bela. Şimdi bu kafayla ders çalışmam lazım..

orda hasta biri var
brakulla

03 Kasım 2009 | | 1 fikir

Feyste her zamanki salak dolanışlardayken bir video buldum, paylaşmak istedim.

Zoiden



iyi seyirler

orda bir adam var
brakulla

Adam'ım

28 Ekim 2009 | | 0 fikir

Günlerden bir gün, Adam'ım biri odtüye gelecekmiş...

Şaka maka geliyor yau. Bugün aldım haberini, nasıl mutlu oldum, nasıl mutlu oldum. Adam'ın biri dediğim de Adam Fawer, kendisi hayatımda okuduğum en muhteşem kitabın yazarıdır.


Hayatım boyunca okuduğum en iyi kitap derken abartmıyorum. Olasılıksız gerçekten öyle benim için. İçindeki fizik öğeleri olsun, kurgusu olsun, anlatım tarzı olsun, pek haz vericidir. Her ne kadar ondan bundan daha çok kitap okumuşumdur diyemesem de az da değil galiba okuduğum kitaplar. Bunların için nice ünlü kitaplar, nice sevdiklerim de vardır; ama ve lakin, en muhteşemidir, Olasılıksız.


Bir yandan da Empati'nin yazarı bu Adam. Zaten Olasılıksız ile Empati yakın tarzlarda. Empati de hani ilk 5'e girer gönlümde.

Bizim okula geliyormuş yauauauau. 4 Kasım'dı sanırım,hem söyleşi, hem imza günü niyetine.

Şşaoshşacsjşgfıbsudlgfxdmklfsjdcz.

Çok mutluyum. 30 tane imzasını alırım ben onun. Eğer konuşmayı becerebilirsem de konuşacağım -saçmalasam da anlar o, zeki Adam'dır-.


Bu mutlu haberin keskin bitişi olsun istemedim, hafiften bitireyim dedim, ve biricik güzel insana, Ayşegül'e, bu haberi hemen bana ulaştırdığı için dünyalar dolusu teşekkür ediyorum.

Beeeeebeeeğim, sana teşekkür ederim.


orda bir Adam var
brakulla

not: sarı yaptım ki dikkat çeksin

bu ne lan!

27 Ekim 2009 | | 0 fikir

Bu ne biçim hayat ki?

Depresiflikten demiyorum bunu, normalde polyanayı sonuna kadar savunan biriyim. Ama niye böyle ki? Ne bileyim, polyanada o sabır olmasa o da isyan edermiş, o da dayanamazmış bence. Ben de o sabır yok halbuki, insanın bazen lafayı yiyesi ona buna saldırası geliyor. Hani şimdi saldırmak istediğimden, birkaç gündür, hatta daha fazlasıdır yazamıyorum, buna bahanedir.

Özür dilerim sayın çok az sayıdaki okur.

Hırs yaptım lan! İzleyenimi artıracak şeyler yazacağım. Daha durun siz, sıkı durun.

orda bir b.k var lan!
brakulla

not: deli küfür kullanan insanlardan değilim, sadece şu günlerde bu ikili pek hoşuma gidiyor, şekilli, döne döne yukarı çıkan ve en sonunu virgül misali yukarı kanca misali de sayılabilecek bir şekille bitiren b.k ve lan kelimeleri.

çevir lan sayfayı

20 Ekim 2009 | | 0 fikir

Birkaç kayıt önce -belki de bir önceki- bir yazı buldum demiştim, paylaşacağım demiştim.

Yalan oldu o iş, bulamadım yazı mazı. Kısmet değilmiş n'aparsınız. Eh her şeyi kısmete bağlayan bu zihniyet sizlere kısmetin getirdiği bir şarkıyı sunmadan edemez

Bob Seger - Turn the Page

Şarkıyı pek bir beğenmekle birlikte ilk dinleyişim Metallica'dan olmuştu. Pek de severim aslında Metallica versiyonunu ama bu daha bir hoş geldi bana, daha bir eskilere yönelik.

orda biri var lan!
brakulla

atarım ulan

19 Ekim 2009 | | 0 fikir

Herkese atarlıyım bugün.

Ona atarlıyım, buna atarlıyım, sana atarlıyım. Herkese atarlıyım. Depresyondayım hacı. Niye depresyondayım onu da bilmiyorum. Okula sinirliyim, ablama anneme sinirliyim, birkaç arkadaşa sinirliyim, öyle yani.

Psikopatlık potansiyelim oldukça yüksek şu dakikalarda. Daha sonra da böyle devam ederse s..tık.

Yarın yüzmeye gideceğim, umarım yardımcı olur.

orda s..an biri var,
brakulla

reklamlar...

16 Ekim 2009 | | 0 fikir

Böyle blogu karıştırırken şu reklam şeysilerinden gördüm. Reklam verebiliyormuşsun, adsense midir nedir sayesinde. Denedim, salak bir şey mi, tehlikeli bir şey mi bilemedim ama denemekten zarar gelmez ilkesiyle şöyle bir bakarken bir de baktım olmuş bile. Eh dedim, kısmet dedim, yardım edin de azıcık para kazanayım dedim =)

orda bir reklam var
brakulla

onsuz yapamam derken...

| | 0 fikir

Pek zor yazılıyor sanki okul varken.

İnsanın işi oluyor hep, yorgun oluyor. Bir de havalar tam böyle geçiş döneminde, hastalıktan kurtulamıyorsun, onun kırgınlığı oluyor. Bunlar yüzünden de uykunu alamıyorsun. En azından ben daha hiç alamadım okul başladı başlayalı. Gerçi ben yazın 21 saat filan uyuyordum belki ondandır.

O değil de, onca zamandır, belki yıllardır, ilk defa müzik dinlemeyerek eve yürüdüm Kızılay'dan. Hayatımın son 5'ten fazla senelik dönemi Kızılay'dan eve yürümek ve tersiyle geçti. Bunların hiçbirinde -mp3'ün pili bitmediyse tabi ya da kaybetmediysem mp3'ü- müziksiz değildim. Her fırsatta dinlerdim. Kim bilir kaç şarkı dinledim bu sırada?

İlk defa bugün müzik dinlemeden sakin sakin eve geldim. Mp3 çantamda kaldı.

Her şeyin bir ilki varmış.

Bir de bir adet yazı buldum. Eğer kaybetmediysem bir dahakine onu da yazarım, yorumlarınızı da beklerim.

orda bir b.k var,
brakulla

bulamadım başlık

10 Ekim 2009 | | 0 fikir

Baktım şimdi biloga, Ekim'in 10'u olmuş ama pek az yazmışım bu ay.

Neden mi? Okul başladı da ondan. Yardırıyor okul, o yüzden pek vakit bulamıyorum. Kim bilir belki başkaları da böyledir ve okuyamıyordur derdim de zaten okuyanım var mı ondan da emin değilim.

O başka konu, boşver şimdi onu, ders çalışmak lazım ders. İki hafta geçti, anca bir şeyler anlamaya başladım. Öncesindeki bir buçuk yıllık yatış rehavetinden sonra anca açılıyorum.

Ama ilginç açılıyorum. ÖSS'ye girmiş bulunanlar bilir -ÖSS'ye çalışmış bulunanlar demek doğru galiba- ders çalışmaktan insanın beyni pek bir aktifleşir, her yerde her şeyi düşünür hale, hatta abartınca merdiven çıkmak mı yokuş çıkmak mı daha fazla enerji sarfettirir diye düşünür hale gelir. Benimki bu sene okulun açılışından iki hafta sonraki defter geçirme seansında yine bu hale büründü! Hani bürünür de defter geçirirken mi?

Neyse, zaten kendisi genelde anormal bir yaşam biçimi seçiyor, pek karışmıyorum ben de, rahat rahat hayatını yaşasın.

O değil de bu sefer yardırmayı pek kullandım. Ama buna laf yok, istediğin her kelimenin yerine koyabiliyorsun. Bence dilimizdeki en kullanışlı kelimelerden biri. Her ne kadar farklı yönlere çekilmesi kolay da olsa...

orda biri yardırıyor,
brakulla

takım

05 Ekim 2009 | | 0 fikir

Hafta sonu nikah vardı benim kuzenin.

E gittik haliyle, o kadar kuzenimiz. Gerçi o kadar da samimi değilimdir. Düdük gibi gitmedim tabi, kot pantolondur filan değil, bir gün önceden alışverişe gittim, aldım mis gibi takımları. Bildiğin takım elbiseyle gittim.

O değil de kimse tanıyamadı beni. Akrabalar filan, kim bu diye bakıyorlardı. Sonra söyleyince de “Eneeeeem sen Burak mısın kııııı?”

Nikah da Acity’deydi, İstanbul yolundaki –yanlış olabilir-. Nikah salonu en üst kattaymış, merdivenlerden çıkarak gidince bütün yemek “dükkanlarının” önünden geçiyorsun. Öyle lakayit bir ortamdan takım elbiseyle geçince millet de sana bakıyor hani. Kaç kız beni kesti ordan geçerken, ahh…

Bir de tıraş oldum, kirli sakal yerini yarım saat uğraşı sonucu keçi sakala bıraktı. Galiba biraz büyük gösterdi bu beni ki şaşırtıcı tepkiler aldım.

Şöyle ki; ablam nikaha sözlüsünü de getirmişti. İkisi de benden 6 yaş büyükler. Buna rağmen yan yana dururken beni ablamın sözlüsü sanıyorlardı bizi tanımayanlar. Beni ablamın abisi sanan bile çıktı.

Benim de bir taraflarım tavan yapmadı değil, havalarda gezdim eve gidene kadar.

O değil de bu “o değil de” lafı her tarafıma takıldı, paso söylüyorum.

Birileri öper sizi, kim ki acaba?

o değil de orda bir adam var, brakulla

haftalık

02 Ekim 2009 | | 0 fikir

Bu hafta var ya, öldüm, yoruldum, dirildim.

Malum, bu hafta okul başladı. Aslında herkesinki başladı ama sanki benimki bir farklı başladı.

Şöyle ki güzelim insanların dersleri arasında bir iki saat boşluk oluyor. Benimkinin niye 6? Sabah 8:40 - 9:40 ilk ders, 15:40 - 17:40 ikinci ders. Kolaysa daha fazlasını bulun.

Hani sadece o değil, Çarşamba günü 7 saat dersim vardı. Salı günüm boştu, pazartesi derse giremedim. Böylece ilk dersime Çarşamba girdim. Salak saçma işler değil mi sanki bu? Rezalet bence. Hatta bütün okul sistemi rezalet.

Tabi bu saçmalıkların üstüne benim de vıcığım çıkmadı değil hani. Öldüm yau. Zaten hafta içi 4 gün 8:40ta başlıyor, sabahın körü. Üstüne tek erken biten de bugündü, Cuma yani. Arada kitap da aldım, bir arkadaşın kafası kadar(!), taşı taşı taşı taşı taşı....

Yarın hafta sonu filan ama yok, değil aslında. Yok öyle bir dünya. Ben var ya ben, salak gibi yarın sabah 7 buçukta maça gideceğim. Pazar da gidebilirim yine böyle 7de filan. Bu durumda bana uyku yok, öleyim ben ama uyumak yok.

O değil de artık gideyim de biraz uyuyayım sanki, saat daha sekiz ama uyku her tarafımdan akıyor.

orda bir adam oluverdi
brakulla

soup of the day...

29 Eylül 2009 | | 0 fikir

Az önce bir arkadaşa sevgilim olur musun dedim, cevap vermedi =) Bilerek yapıyor, az değil o da. Hani ben de ciddi sormadım soruyu. Can sıkıntısından.

Şimdi sıkılıyorum ama bile bile. Dışarı çıkabilirim, bisikete binebilirim, okula gidebilirim. Bari bunlardan birini yapayım.. Yapasım gelmiyordu ama yazarken canım istedi.


Ama kötü mü olurdu şöyle üstüme uzun bir pardesü alıp ata binmek? Pardesü arkamda şıpı şıpır edecek rüzgardan, ben de attan düşeceğim -ata binmeyi bilmiyorum, denersem at bana binebilir-. Bence çok hoş şeyler bunlar.


İnsan içmek istiyor haliyle bu durumlarda ama kısmet.

Ha bu arada birileri de beni sattı ama isim vermeyeyim -şimdi yanlış kişiler üstüne alınır ben de eğlenirim-.


orda biri olmak var mı?
brakulla

ilk gün şakası

28 Eylül 2009 | | 0 fikir

Hani dedik okul başlıyor. Yalanmış.

Bugün, okulun ilk günü, millet dersine girdi, notunu aldı, peki ben ne yaptım? Okulda salak salak dolandım. Sevmediğimden değil, pek severim salak olmayı, ama yine de aykırılık bazı saçma isteklere yol açmıyor değil.

Sabahın körü, tören olur, hoca gelmez ilk gün... Bin bir bahane yaratıp ilk derslere girmedim. Öğlen ve akşam iki dersim vardı. Böyle hevesliyim, ders ulan, ne ki bu ki, dedim. Bir buçuk senedir yan gelip düz yattık, heyecanlanlıyım.

Girdim derse, hoca gelmedi. Neyse dedik, tören yeni bitti hoca gelmek istememiştir.

Sonraki derse iki saatten fazla vardı, orda burda sürttüm. Yine aynı duygular, heyecan, ders tutkusu, hoca yine gelmedi. Bu mu yani kısmet? Koca okulda o kadar ders istemeyen varken isteyeni mi vurur bu boş saatler?

Okulun ilk gününde hoca yüzü göremedim. Kısmet diyorum ya, yarın da dersim yok. Hiç hoş değil.


O değil de Nilgün de az iyilik yapmadı hani bugün. 1. sınıf yardım çantası mübarek, ne ihtiyacım olduysa anlık cevap. Muhteşemsin, kocamansın.

Öperim ki.


Not: hocam.com da pek bir yavaş şimdi -yapacak işi olmayan profil-.

orda bir adam olmak var
brakulla

=)

27 Eylül 2009 | | 0 fikir

İnternette de sorun çıkınca aynı yazının 18 kere çıkması bir hoş =) Bek bir özür dilerim verilen geçici rahatsızlıktan dolayı

orda bir adam var
brakulla

en dandirik

| | 0 fikir

Bir insan, bilgisayarı bilmesinde rağmen, en dandirik bilgisayar sınavından kalır mı?

IS100 denilen, okulda alınması herkes için zorunlu olan bir ders var ki beni çileden çıkartır. Zaten dandik ders, dandik dandik şeyler öğretiyorlar, niye kalırsın be adam?

İkinci döneme bırakıp ikinci muafiyete gireceğim. O zaman da geçemezsem "O" böyleyim.

Deli oldum ha.

orda bir adam var
brakulla

myy

21 Eylül 2009 | | 0 fikir

Murat Yılmazyıldırım'ı bilir misiniz? Hani Düş Sokağı Sakinleri'nin solisti. Adam muhteşem ki..

Az önce bayram gezisi niyetine gittiğimiz amcamlarda kuzenimden bu adamın birkaç şarkısını almıştım. Kendisinde bütün şarkıları varmış ama bende o kadar yer yoktu. Şu an bir yandan da dinliyorum. Sözler filan mükemmel.

Kendisi katıldığı programlarda doğaçlama yapıyormuş. Bir iki tanesini dinledim, inanılmaz ki. Resmen şarkı. Hiç doğaçlama gibi değil ama doğaçlama.

Hoş hoş, çok hoş..


orda bir adam mı var?
brakulla

beyinsiz mide

18 Eylül 2009 | | 0 fikir

Bugün lisedeki arkadaşlarla bin bir uğraş sonucu ayarladığımız bir iftar vardı. Gittik, hoş oldu, güzel oldu. Hem herkesi görmüş olduk özlem giderdik, hem de sonrasında luna parka gittik.

Bu luna park dediğim de Gençlik Parkı'ymış. Ama hiçbir yerinde yazmıyordu ki.. Sadece bir yerinde luna park gördüm.

Üç beş şeye bindik, isimlerini pek hatırlamıyorum ama hiç unutamayacağım şeyler yaşadım hani. İnsan en sarsıcısıyla başlar mı ki? Ben başladım. O kadar kötü olacağıı bilemedim, bilen arkadaşın da kandırıkçılığına geldim, bindim. 4 kişi bindik, üçümüz, bize önerene havada küfürler savurduk. Nasıl tırsmışım var ya...

Ama işin ilginç tarafı bu değil. Bunlar doğal şeyler. İlginç olan, tırsınç olanlar kesinlikle zevkli ama diğerleri değil. Sakin olanlar sağlığa daha zararlı. Gondola bindik en son, midem bir bulandı... Çok daha hızlısına, çok daha savurana bindik, böyle olmadı, gondolda midemi boğazımda hissettim. Hiç hoş değil.

Sonra o mide bulantısı yüzünden eve geldim. Eve gelir gelmez de geçti. Mideme küfrettim.

öperim, yalarım

orda bir adam olmalı
brakulla

Section açıklanmış!!

16 Eylül 2009 | | 0 fikir

Sectionlar açıklanmış ya, çok mesut oldum. Niye bilmiyorum ama heyecan bile yaptım. Dedim anam başlıyoruz bölüme..

Pek bir ezik psikolojisi ama napalım =) Yeni yetiyoruz daha..

Hani belki aynı olan vardır filan yazayım:
fizik 3
kimya 2
mat 133
ing 80

Aslında ing dışında aynı olan birini buldum ama tipini beğenmedim, konuşmadım o yüzden. Gerçi sekşın değiştirme olayı varmış. Nedir, nasıldır bilmem. Hatta şu an kayıt bile nasıl bilmiyorum. Bilen varsa yardım eylesin. İhtiyaç duyar bu gönül.

orda birisi mi var galiba
brakulla

reklam sanattır

14 Eylül 2009 | | 0 fikir

Biraz üşengeç olduğumdan çok zap yapan biri değilim. Bu yüzden reklamlardan pek kaçamam. Ne var ki bu eksiklik, bir şeyi farketmeme yaradı.

Reklam sanattır.

O kadar saçma reklamlar var ki. Neydi, silit beng mi? Ne kadar anlamsız bir reklamdır. Yine de çamaşır suyu, bulaşık suyu reklamlarından en iyisi o.

Diğer yandan tapınabileceğim arabalardan Audi'nin ne güzel reklamı var öyle. İzlemeyenler için linki vereyim:
http://www.vidivodo.com/92888/audi-reklam

Muhteşem yau. Bir de buna benzer Porsche reklamı var ama efsane. Birkaç kişi izledim diyor, ben internette bulamadım. Bunu anlatayım:

Bir adam uyurken belirir ekranda, sadece yüzü. Uyanır. Kamera yukardan çeker; yorgan ve halıda Porsche resimleri. Yataktan kalkar, çarşaf, yastık, pijama Porsche. Üstünü değiştirir, iç çamaşırı, pantolonu, tişörtü, çorabı Porsche. Saate bakar, Porsche. Anahtarını alır, Porsche. Odadan çıkar, etrafta Porsche posterleri. Aşağı iner, garaja gelir, sıra sıra her modelden Porsche. En sondakine biner. Yola çıkar. Trafiğin olmadığı dümdüz bir yola gelir. Gaza yüklenir, ibre en son değeri, 360'ı gösterir. Etrafta hiçbir şey seçilemez. Yanından bir karaltı arabayı geçer, gider. Kamera arabadan çıkar, yanından geçen karaltıya gider; bir araba. Arkasına odaklanır, Ferrari.

Biraz çirkef ama güzel. En azından o salak bulaşık suyu reklamlarından daha iyi olduğu kesin. Böyle reklamları izledikçe, reklamcılığa olan saygım artıyor.

orda bir adam var
brakulla

allah kimseyi internetsiz bırakmasın

| | 0 fikir

İki gün önce internetten cod4 oynarken birden oyundan koptum. Neden diye düşünürken bir de baktım, netten kopmuşum. Uğraştım, didindim, bir türlü olmadı, beceremedim. İki gün boyunca da sayısız denememe rağmen olmadı.

Zannetmeyin ki o kadar basit bir şey internetsizlik. Oyun yok, insanlarla iletişim yok, canın sıkılınca okuyacağın haberin yok... O kadar zordu ki.

Artık gına geldi, bıktım, sıkıldım, isyan ettim. Çok daha öncesinde yapmam gereken şekilde aldım elime telefonu, ttneti aradım. Sorun modemdeymiş sanki daha mantıksız bir yerde olabilirmiş gibi. Ayarları yeniden yapınca pek kolay çözümlendi. Şu an sizinleyim..

orasında bir adam var
brakulla

başladım biraz biraz...

11 Eylül 2009 | | 0 fikir

Hani bir ara bahsetmiştim, ben ölünce size okumanız için bir şeyler bırakacağım diye. Ona hafiften başladım =) böyle şifreler filan hazırlamaya çalışıyorum, bakalım bakalım

filmler

08 Eylül 2009 | | 0 fikir

Yaşadığımız son Cuma günü, biricik arkadaşım Kaan, saolsun var olsun, bize geldi. Ama sadece gelmedi, beraberinde koca bir çanta dolusu film de getirdi. İnanılmaz katkıları için sayısız teşekkür ediyorum kendisine.

Yalnız, o film getirmesiyle iş bitmedi. Sayabildiğim kadarıyla 57 film getirmiş. Bunların hepsini izlemem kim bilir ne kadar sürer. O sebepten filmleri kendi sanal ortamıma aktarmaya çalışıyorum, ama bu o kadar uğraştırıyor ki. Cuma gününden beri uğraşıyorum, hala bitiremedim. Bazıları sorun çıkarıyor, hata veriyor, bazıları izlenmiyor... Artık yoruldum kopyalamaktan, bilgisayara atmaktan. Hepsini cdye çekmeyi de düşündüm ama o kadar boş cdye param yetmez. 100 dvd filan lazım.

Bakalım ne zaman bitecek. Kaan'a da bir an önce geri vermem lazım tabi bu cdleri. Umarım çok uzun sürmez. Uzun sürmez derken uzundan kastım birkaç hafta. Birkaç günü geçeceği kesin.

Kaan'a burdan sevgilerle. Kendinizi iyi ayarlayın.

orda bir adamlar serisi var
brakulla

anacığım

05 Eylül 2009 | | 0 fikir

Geçen hafta annem işteyken bir telefon gelmiş. TTnetten hızlarla ilgili tarifeleri anlatmışlar. Annem de kabul etmiş. Şu an 8mbps net var. Az önce dosya indirdim, 550 kbps ile indirdi. 230 mb şey 5 dkdan kısa sürede indi. Şu an o kadar şaşkınım ki yazdıklarım saçma olabilir. Ya anneme ben kaç yıl dil döktüm sınırsız yapalım, hızını artıralım, ucuzu var onu alalım. Hiçbirini sallamamıştı, şimdi kendisi seçmiş ve çok zevkli bu.

orda bir adam var
brakulla

masa

03 Eylül 2009 | | 1 fikir

Odam çok mu dağınık ne.. Odam değil, odamdaki masa dağınık. Odam da dağınık. Ablamla yaptığım odaları değiştirme anlaşması da havada kalık zaten.

Şu an masada duranları saymak istiyorum, sıkılabilirsiniz, cesaretiniz varsa okuyun: bir adet oyun cdleri yığını, bir adet dizi cdleri yığını, "3" adet ağzına kadar kalem dolu kalemlik -bunlardan birinde iki tane küçük boyda Türkiye bayrağı-, bir adet içinde silgi ve uç bulunan kültablası, bir adet idüğü belirsiz seramik süs, bir adet not -bir öykü C vitamini hapıysa, bir roman o hapa eş değer bir kilo limondur-, bir adet kaplosuz modem, üç adet babamın getirdiği ve bir kez dahi açmadığım cdler, bilmem kaç yıl önce aldığım avea hattının kutusu, bu dizüstü bilgisayarın bataryası, iki adet boş cd kutusu, yaklaşık 40 tane içinde çeşitli sayıda film bulunan cdler, bir adet harici hard-disk, bir adet içi boş dankek pöti kakaolu kabı, bir adet 4 gün önce içtiğim içindeki poşetle birlikte çay bardağı, bir adet periyodik cetvel, bir adet saat, bir adet yırtık ayraç, bir adet mp3 çalıcı(!), bir adet telefon, bir adet emo -elektrik mühendisleri odası- takvimi, bir adet fısfıslı kolonya, bir adet bilgisayar kumandası, bir adet fare -gerçek değil, bilgisayar için-, bir adet not defteri, birkaç çeşit birkaç kalem, birkaç geçen sene hazırlıkta verilen hand-out, bir adet mendil, bir adet oyuncak araba, bir adet gitar için küçük L şeklinde aparat, biri yarım çember biri küçük daire şeklinde birbirine yapışık iki mıknatıs, bir adet kot pantolon düğmesi, bir adet Colin's faturası, bir adet mendilin altına saklanmış ıslak mendil. Şu an için görebildiklerim bunlar.

Şimdi yemeğe gitmem gerekiyor, sonra devam ederim. İlginç kokan et ve makarna yiyeceğim.

orda sanki biri var
brakulla

bisiklet

01 Eylül 2009 | | 0 fikir

Birkaç hafta aradan sonra bugün tekrar bisiklete bindim. Ne var ki o arada dışarı dahi çıkmadığım için inanılmaz hamlamışım ya. Bacağımdan bir takım kas lifini hissedebiliyorum artık, diğerlerinden ayrı olarak. Üstüne yine inanımaz bir yorgunluk da eklendi tabi. Hiçbir şey yapmamaktan iki günü uyumadan çok rahat geçirirken bugün sanırım tavuk gibi uyuyacağım. Daha bu gece uyumuş olmama rağmen inanılmaz uykum var. Zaten yatak arkamda o kadar güzel görünüyor ki.

Tüm bu olumsuzluklara ve birkaç arkadaşın lafına rağmen kesinlikle bisiklet çok hoş bir şey. Yine olsa yine yaparım ki yapacağım da. Buraya yazdım bile, görürsünüz.

Çok uykum var, tavuk misali uyumak istiyorum. Hadi iyi geceler, hatta iyi akşamlar, muhteşem öpücükler.

orda bir adam var galiba
brakulla

karar

| | 0 fikir

Bugün bir karar verdim. Bir süredir aklımda olan bir şeydi zaten; başka bir hesaptan yine bunun gibi bir blog açıp onu günlük olarak kullanmak. Kimseye görünür olmayacak, sadece bana. Bunu da eğer bir gün, allah korusun ama kısmet, belki ölürüm diye yapıyorum. Eğer beklenmedik bir şekilde ölürsem, bilgisayarımı karıştırırsınız bulursunuz o siteyi ve okursunuz diye düşündüm. Yani öldükten sonra okunsun diye yazıyorum =) Ama okunacak diye düşünerek değil de tamamen bana aitmiş gibi yazarım sorun olmaz sizin için. Güzel fikir ama değil mi? Ha siteyi nasıl bulacağınıza gelince bilgisayarın saçma bir yerine bir not yazarım, bir yerlere saklarım, onu bulmanız için de şifreler yaparım. Filmlere hep özenirdim böyle işler için. Hoş olur bence. Tabi daha adam gibi yazmaya başlamadım ve öyle güzel bir şey de beklemeyin, güzel yazmaya çalışmıyorum onu.

not: ben gidince yandaki balıklarıma bakarsınız değil mi?

orda bir adam var
brakulla

o da ne

23 Ağustos 2009 | | 0 fikir

Tam olarak şu an saat 06:02 ama zannetmeyin ki erken kalktım. Daha çok geç yatmak bu. Sağolsun mübarek Ramazan ayına, insanlar oruç tutuyor haliyle, eğer müslümansa. Biz de müslümanız bir yerde, her ne kadar aileden kalma alışkanlık da olsa. Oruç tutmak da zordur ya, o yüzden tutan insanlar gözümde büyüktür, kocamandır. Bu düşünce bende, eğer tutarsam, ben de güçlüyüm, hissi yaratıyor haliyle.

Bir de oruç bu sene yaza denk geldi diye birçok insan sıkıntı çekiyor. Örneğin annem... Kendisi normalde 30da 30 yapan bir insandır ki bu sefer de aynı istikrarı sürdürüyor. Ancak; ilk gün, cuma günü, oldukça sıkıntı çekti oruç uzun sürüyor diye. İftara yakın başı ağrıdı, midesi bulandı, hiçbir şey yememiş de olsa, boş midesini boşalttı, vb. Hafta sonu olunca da rahatladı. Hem erken kalkmasına gerek kalmadı, hem de işe gitmediği için yorulmadı. Alıştı oruca böyle devam eder büyük ihtimal.

Hani dedim ya, oruç tutarsam ben de büyüğüm, güçlüyüm, diye, o yüzden tutmaya karar verdim ben de. Bu uzun ve sıcak günlerde nasıl mı tutuyorum? Şöyle ki; uyuyorum. Saolsun okulumuz, salak birkaç okul gibi bayramdan önce açılmıyor, bayramdan sonrasını bekliyor. Bu sayede benim bu Ramazan ayı boyunca yapacak ne işim var ne de uğraşım. O yüzden oruç tutulması gerek saatte uyuyor, geri kalan zamanda yaşıyorum.

Şu an güneş doğmak üzere. Etraf oldukça aydınlık; fakat, henüz ilk güneş ışınları evimize girmedi (evin doğuya bakan bir odasındayım şu an). Bu da ilginç yaşantıma bir kanıt diye düşündüm. Daha yatmadım, ayaktayım. Akşam 5te uyandım, yaklaşık 3 saat oruç tutmuş oldum yani. Şimdi de uykum geldi sayılır azıcık, birazdan yatarım, yine 5te uyanırım. Tabi şu an da orucum ama daha yeni - sahurda - yemek yediğim için şu anki orucumun da pek anlamı yok.

Bir kuş sürüsü geçti az önce pencerenin önünden=/

Peki bütün geceyi, tek başıma nasıl mı geçiriyorum? Saolsun günümüzün teknolojisi birçok olanak sağlıyor bana. En tahmin edilebilir örneği bilgisayar, ikincisi de kitap. Kitap pek de günümüz teknolojisi sonucu değil ama olsun, ulaşımında filan çok etkisi var. Bu ikisi çok yardımcı oluyor vakit geçirmeme. Amma ve lakin, şu an okuduğum kitap birazcık psikopatlaık örneği taşıyor sanırım. Zar Adam. Oldukça bilinen bir kitap. Bu sebepten ben de okumak istedim. Ne yazık ki adamın anlattıkları, benim psikolojimi birazcık kötü yönde etkiliyor, beni de onları yapmaya sürüklüyor. Durum böyle olunca, kitaptaki sonuçlardan farklı sonuçlar elde etmem pek muhtemel değil ve inanın hiç güzel sonuçlar değil bunlar. Umarım kendimi kaybetmem.

Arada bir, kitap okumaktan sıkılmamak için başka şeylerle uğraşıyorum. Örneğin bilgisayarda oyun oynuyorum, nette geziyorum, bunu yazıyorum filan. O yüzden şu anki yazı var. Kaos teorisiyle düşünün bakayım. Ben eğer bu kitabı okumasaydım, şu an belki de bunu yazıyor olmayacaktım. Belki ilerleyen zamanlarda bu yazıyı okuyan birisinin hayatı değişecek. Belki çok etkilenecek - hiç sanmıyorum -, belki de sırf biraz daha zaman harçadığı için bilgisayar başında, bir yere geç kalacak, belki böylece ölümden dönecek ya da ölecek. Ölürse zaten daha bir sürü kişinin hayatı daha değişecek, ölmezse belki o da başka birilerinin hayatının değişmesine neden olacak. Belki sırf ben bu kitabı okudum diye birkaç yıl sonra inanılmaz bir patlama yaşanacak ve insanlık dünya yüzünden silinecek. Belki de bu yazı sayesinde küresel ısınmaya çözüm bulunacak. Kim bilebilir. Peki ben nasıl akıl sağlığımı koruyorum bunları düşünerek? Şöyle ki, benim bunu yazmamı kitap sağladı, kitabı okumamı da onu arkadaşımın vermesi, yani arkadaşım, onun bu kitabı vermesini de başka bir şey sağladı. Bu böyle gider ve bu olay benim sorumluluğumdan çıkar ve ben kendimi suçlamam.

Tamam çok geveledim. Günaydın denilir herhalde bu saatte. Günaydın. Sağlıcaklarda kalın. Esenlikler hep sizinle essin.

orda biri mi varmış neymiş, brakulla

geçmiş ola

22 Ağustos 2009 | | 0 fikir

Her ne kadar bunu göremeyecek de olsan geçmiş olsun gazete kafalı sevgili insan =)

Önce kontörsüzlüğün getirdiği mahcubiyetin içine gömülerek mesaj atamadığımı belirteyim. Msn gibi sanal ve asosyal ortamlarda da seni göremeyince geçmiş olsun dileklerimi iletemedim sana. Burayı da kimse sallamadığı için bari burdan yazayım da öyle sap gibi dursun burda geyik niyetine dedim.

Hem zaten ben sana geçmiş olsun deyince bir şey değişmezdi. Hani gönlü nur ve iyilik dolu biri olsam neyse... Ama girişe bak, böyle giren insan zaten ne kadar iyilik dolu olabilir ki? O yüzden çok şey kaybetmedin teorik olarak. Pratik olarak en fazla
birazcık alınırsın, o da önemli değil zaten, bir şekilde alırım gönlünü.

Ama çabuk iyileşmen lazım tabi. Okula gideceğiz bir gidemedik yau. İyileş de gidelim, özledim bak ben okulu. Koca yaz bir gitmedik ki okula, millet İstanbul'dan filan geliyor. Bizim iki adım ötemizde... Kahıra gel.

Yukardaki kahır dolu kelimeleri yazarken aklıma da gelmedi değil, bu sene okulla fazla içli dışlı olacağız galiba. Adeta okula yeni başlayan yerden bitmelerin, g*tten bacakların hissettiği türden bir heyecanla, sevinçle gideceğiz önce, merakla dersleri dinleyeceğiz(!), okulu seviyorum ayaklarına yatacağız filan ama elbet ebemizin hakkından gelecek. Diyorum ki okuldan deli gibi sıkılıp, kaçma fırsatları yaratmaya başlmadan önce gidelim de güzel taraflarını daha çok görelim. Haksız mıyım? Haksızsam söyle. Bak kırılırım.

İşte insan sıkılınca böyle oluyor. Siz siz olun, sıkılmayın. Bir dost tavsiyesi. Pışpışlı kalın.

orda biri var lan, brakulla

Çağan Irmak Çilekli Pasta'yı bir daha çeksin diyenler?

14 Ağustos 2009 | | 0 fikir

Şimdi atv'de Çilekli Pasta diye bir film var, izliyorum bir yandan ama öyle "aman ne güzel filmmiş bu böyle" gibi hiçbir şey düşünmeden. Hatta "ne kadar salak film bu..."

Neyse ben böyle salak salak şeyler düşünürken bir oyuncu tanıdık geldi ama çıkaramadım, netten bakayım dedim filme. Bir de ne göreyim, Çağan Irmak filmiymiş. Şaşkınlıktan ağız açıklığıma sinek yuva bile yapardı. Benim bildiğim Çağan Irmak'ın filmleri güzeldir ya, "Ulak", "Babam ve Oğlum" filan...

Sonra tahminlerim üst seviyelere çıktı: "Eğer adam gibi yapılsaymış konusuyla filan muhteşem bir şey olurmuş". Herhalde para bulamadılar, deneyimsizdiler diye düşündüm. Çünkü ayrıntıda o kadar hoş şeyler vardı ki: duvarda Tarık Akan posterleri, o zamanların çok ünlü film afişleri filan, babasının mektubu... Replikler de genelde güzel bence, etkileyici. Sadece oyuncular konuşurken güzelim sözlerin içine bir güzel etmişler. Ya da Çağan arkadaşımız becerememiş.

Bir daha yapsa bu filmi güzel olmaz mı? Bence pek hoş olur. Birkaç beceriksiz oyuncu değişsin, kameramanlar filan değişsin - kamera çekimleri gerçekten rezalet - gibi bir iki değişiklik. Sonra mis olur bu film.

Tekrar yapsın tekrar =)

Mucuklar olsun e mi?

Not: Çağan Irmak adlı şahısı sevmiyorsanız, filmlerini beğenmiyorsanız ya da bu filmi böyle seviyoruz diyorsanız, bu dediklerimi dikkate almayın, tamamı kendi fikirlerimin eseridir.

orda bir adam var, brakulla

ne güzel kitaptır bu ya

13 Ağustos 2009 | | 0 fikir

Kitap dediğin okunur; ama her kitap okunmaz.

"Ne bu şimdi" diyor olabilirsiniz ama şöyle bir gerçek var ki, her kitabı aynı istekle okuyamıyoruz.

O kadar kitap okudum çıktığı ülkelerde en çok satan listelerini alt üst etmiş ama ben beğenmemişim. Aslında konusu filan güzel oluyor böyle kitapların, bazıları muhteşem bile olabiliyor. Ne yazık ki çoğu akıcı değil. Sadece anlatmış, laf olsun diye yazmış gibi geliyor bana.

Lakin bu Olasılıksız kitabımız, hiç de öyle değil. Okuyanlar biliyordur, çok hoş bir şey. Bazı yerlerinde felsefeye, biyolojiye, fiziğe, hatta psikolojiye bile derinlemesine iniyor fakat eğer benim gibi bu konular ilginizi çekiyorsa o kadar hoş oluyor ki.

Geçen gün okuduğum kitaptan sıkılmıştım ve o sırada kütüphaneme bakıyordum. Beyaz beyaz bana sırıtan bir kitap ilgimi çekti o an. Hemen elime alınca elimdekinin Olasılıksız olduğunu gördüm. Hemen kararımı vererek belki 4. kez tekrar okumaya başladım. O gece bitti kitap. 17 saat gibi bir sürede.

Diğer kitabı iki haftadır okuyorum, hala yarısına gelebilmiş değilim. Konusu da çok hoş aslında, duyuların bir birini çalıştırması üzerine yazılmış oldukça hoş bir kitap; lakin akıcı değil. Sadece anlatmış. Okuyamıyorum ki, tek seferde 50 sayfayı geçemedim hala.

Gerçi bu bir hastalık olabilir ya da sadece bana özel bir şey olabilir. Grange amcamız - herif bizden çok da yaşlı değil - vardır bildiniz mi? Pek de bir ünlüdür kendisi. Onun kitapları da mesela beni çekmiyor artık. Leyleklerin Uçuşunu okuyamamıştım. Canım çıkmıştı bitirmek için.

Ben de mi bir sorun var acaba? Varsa söyleyin, kaldırabilirim.

Hayatınız esenliklerle dolsun.

orda bir adam var, brakulla

ablam sağolsun

07 Ağustos 2009 | | 2 fikir

Bu yazın başlarına kadar, evdeki masaüstü kullanılamayacak kadar eski ve virüslü - 51 trojan, 500 kadar virüs - olduğu için evde kullanılan bilgisayar benim öss hediyesi olarak kazandığım dizüstü bilgisayarımdı. Sağolsun biricik ablacığım hem bu durumdan kurtulmak hem de iş namına - işe de götürebileceği - kullanabilmek için yazın başlarında kendine bir düzüstü bilgisayar aldı. Kendisi birazcık uçuk özelliklere sahip, 17 inch ekranı filan var. Oyun oynarkan nirvanaya çıkabilinecek bir bilgisayar.

Ben de hiç bu fırsatı kaçırır mıyım? Ablamdan çok bilgisayarı ben kullanıyorum tabi. Bir önceki yazıda da belli olduğu gibi ben bu yaz hayli sıkılıyorum. Dolayısıyla da bu bilgisayarlar benim önemli sığınaklarımdan. Aynen şu an olduğu gibi =) Şu an ablamın bilgisayarına oyun yükleniyor ve ben de burda bunu yazıyorum. Hatta şu an ablamın bilgisayarı önünde oturduğum masada ve benimki de kucağımda. Oyun da biraz uzun sürede yüklendiği için can sıkıntısından yazıyorum biraz da =)

Nıah, oyun yüklendi, hadi görüşmek üzere, hayatla barışık kalın

orda bir adam var, brakulla

sıkıldım löö

| | 2 fikir

Sene içinde derslerden bıkmaktan kaynaklı "artık yaz gelsin" değimi kullanımı ister istemez artmıştır her zaman. Gel gör ki, benim dilimde tüy bitti "artık okul başlasın" demekten.

Babamın işinden dolayı Ankara'dan ailece çıkma şansımız çok düşük. Bu yüzden aile ile tatile gitme sürem 10 günü geçemiyor. Bunun yanı sıra yazlıktır, yazlığı olan arkadaştır, nerdeeee.. Arkadaşlarla bir yere gidip pansiyon tutma, ev kiralama gibi hevesler her ne kadar üst düzeyde olsa da bir türlü gerekli ayarlamaları becerememekten dolayı onu da becerememişimdir.

Sonuç?

Ev.

Yazın her türlü kötü huyunun hissedildiği ve ne yazık ki iyi huylarının da hiç uğramadığı bir şehir olan Ankara'da yazı geçirmek işkence. Sıcak diye evden çıkmazsın, evdesin diye sıkılırsın çıkmak istersin, ama sıcaktır çıkamazsın... Kısır döngü kısaca.

Bir de bunların üstüne eğer Ankara'da olan zaten üç beş arkadaşın tarafından da dışlanıyorsan imkansız ki güzel vakit geçiresin.

Şimdi önümde iki seçenek var. Bisiklet sürmek - çocuk misali değil de Eskişehir'e filan gitmek - ve havuza gitmek - eğlenmek için değil tabi, tek başına nasıl eğlenilebilir. Tam olarak şu an kararımı veriyor ve ikisini birden yapacağıma dair kendime söz veriyorum. Pazartesiden başlayarak en az iki günde bir bisikletime atlayıp, okuldaki havuza gidip yüzeceğim. Başka türlü olmayacak bu iş. Böyle devam edersem yarın, sonraki gün filan birilerini öldüreceğim.

Pek bir dert yandım şu sıralar. Güzel şeyler yazmak istiyor insan ama şartlar müsait değil ne yapayım. Kader, kısmet, nasip, mukadderat...

Kendinize sağlıcakla bakın.

orda bir adam var, brakulla

deli oldum

06 Ağustos 2009 | | 0 fikir

Nedir kardeşim bizim erkek milleti olarak bu kızlardan çektiğimiz?

Şu sıralar kimi görsem en az bir kızla sorunu var. Neden? Bizde mi sorun? O zaman niye hep biz uğraşıyoruz düzelmesi için? Dünyalarca soru sıralayabilirim bunlar gibi. Deli oldum yau. Kendileri ister söyler sonra yapmaz senden korktum der suç sana kalır. Bu ne ya?

Neyse sinirlendim susayım, yoksa daha kötü şeyler de yazacağım. Aman diyeyim, siz siz olun kızlara bulaşmayın. Ben bundan sonra uğraşmamaya karar verdim zaten. İsterse kendi uğraşsın.

Sağlıcakla kalın

orda bir adam var => brakulla

amelie

05 Ağustos 2009 | | 4 fikir

Zamanında Eskici'de az içmedik, hala arada bir gideriz, severiz de. Oraya bir kez gitmiş olan beni anlar zaten, dekor çok hoş. Böyle film afişleri duvarlarda, artiz bakışlar filan..

Doğal olarak, bir zamanlar pek bir ünlü olan Amelie filminin de afişi var o duvarlarda. Üstelik iki yerde birden, karşılıklı birbirine biraz uzak iki duvarda. Cam kenarındaki masalara oturduğun vakit, yüzün ya odanın boşluğuna ya dışarıya ya da bu Amelie afişlerine bakar. Hatta ne yazık ki, eğer köşelere oturmuşsan o da sana bakar. Hani şu Amelie arkadaşımızın meşhur "sevimli" bakışı var ya, o bakar işte.

Eskici'nin de en güzel yerlerinden biri olduğu için gider köşeye otururduk biz de. Ne var ki, ne zaman o köşede fotoğraf çekilsek, bütün fotoğraflarımıza girmiştir o bakış. Biraz da abartmıştır ve benden daha çok buluşmuştur o fotoğraflarda. Bu yüzdendir ki ben bu kıza ve bu bakışa sinirdim uzun zamandır, büyük bir tiksinti duyarak izlemeyi reddetmiştim.
Onca zamandır verilen tavsiyelere uymamıştım. Bunun yanı sıra sonuçta bir zamanlar da olsa o kadar popüler olan bir şey itici geliyor doğal olarak.

Lakin bir süre önce kendimi gaza getirme çabalarımın ve gecenin bu saatinde uykumun hala gelmemesinin bir tohumu olarak gittim Amelie'yi izledim.

Yau ne kadar iyimser bir filmmiş, vallaha pek hoşuma gitti =) böyle içim bir hoş izledim. Ahım şahım bir film değil bana göre, ortalamanın biraz üstünde; ama pek iyimser olduğu için gönlümü fethetti.

İzlemeyenlere tavsiyedir, izleyin..

Sağlıcakla kalın, iyi geceler, görüşmek üzere

orda bir adam var =
> brakulla

aman tanrım

| | 0 fikir

Sırf milletten gördüm diye blog açmak olmaz, açmamın bari adam gibi bir nedeni olsun, dedim ve bahane olarak "yazmayı öğrenirim" seçeneğini işaretledim kafamda. Tabi bir de böyle bir sorun var, biraz anlaşılmaz yazıyorum - ve konuşuyorum - sanırım. E artık alışırsınız eğer okumayı hırsla sürdürmek isterseniz. Bence boşverin okumayın ki zaten şu an "gerçekten birileri okur mu acaba?" diye de düşünmüyor değilim. Bakarsın kimseye söylemem gizli kalır, bakarsın bir gün bunun sayesinde yazar olur çıkarım.. Yok bu ikincisi biraz abartı oldu. Neyse işte, yazmaya karar verdik yazıyoruz şimdilik, amaçsız hesapsız; ama korkmayın hep böyle olacak diye, tabi ki güzel yazılar olacakkk... Böyle abarttım ama başka yazı yazmadan bu da okunmayacağı için anlamsız oldu, neyse..

Hadi şimdilik görüşmek üzere, kendinize dikkat eyleyin. Tabi şimdilik tek başıma olduğum için kendi kendime dikkat eyliyorum.

brakulla